Sessizlik. Odadakiler birkaç dakikadır duyduğu tek şey sessizlikti.
Ada bakışlarını ellerinden çekmeye cesaret bulsaydı eğer, diğerlerinin yüzlerini görüp neler düşündüklerini belki anlayabilecekti. Ama tek yapabildiği şey sessiz bir şekilde kafasını eğmeye devam etmek oldu.
"Pekala, toplam dört fotoğraf yayılmış. İki tanesinde yolda sadece yürüyorsunuz. Bir tanesinde ikiniz gülüyorsunuz ve sonuncusu ise bugünden. Yoongi senin üstündeki lekeyi silmeye çalışıyor."
Ada ellerine bakmaya devam etti. Bunu o kız yapmıştı. Bu ortadaydı fakat... Kendisini suçlamayı durduramıyordu bir türlü.
"Susmaya devam edersek bir yere varamayız çocuklar."
Odada menajer, üyeler ve o vardı. Fakat konuşan tek kişi menajerdi.
"Susmak Ada'nın en başarılı olduğu konudur hyung."
Yoongi'nin cümlesiyle Ada tırnağının kenarındaki deriyi kazımaya başladı. Susmasını istiyordu. Kalbinin onun tarafından kırılmasına henüz hazır değildi.
"Bu ne demek hyung?"
"Bilmiyorum Jungkook-ah. Sorun da bu."
Bakışların üzerinde olduğunu hissedince kafasını kaldırmak için kendisini zorladı. Gördüğü şey onun soğuk bakışları olunca buna çoktan pişman olmuştu bile.
"Sürekli bir şeyler saklıyorsun. Sürekli bir şeyler düşünüp bu düşünceleri kilitli bir kutuya saklıyorsun. Biz senin için neyiz tam olarak?"
Gözlerinin dolduğunu fark edince bakışlarını Yoongi'den çekti.
"Yoongi-ah, Ada bir şey saklamıyor. Sadece..."
"Sadece her şeyle tek başına mücadele etmeye çalışıyor Seokjin hyung. Bu sikik olay umurumda bile değil, bir süre sonra unutulup gidecek. Ama senin başın neden eğik Ada?"
Sessizce akan bir damla yaşı hızlıca elinin tersiyle sildi. Fakat hüngür hüngür ağlama isteğini bastıramıyordu.
"Bırakalım Ada biraz dinlensin. Biz de o sıra Bang Shi Hyuk PD'nimle neler yapabiliriz diye düşünürüz. Sonra da haberin yalan olduğunu dair bir açıklama yaparız."
Menajerin, tüm sakinliğiyle ortamı yatıştırmaya çalıştığı oldukça belliydi. Fakat herkes oldukça üzgün gözüküyordu.
"Çocuklar... Ben..."
Hepsi ona baktığında bakışlarını cama çevirdi.
"Sanırım bu benim yüzümden oldu."
"Nasıl?"
Hepsi soru işaretli bakışlarıyla ona bakmaya devam ederken derin bir nefes aldı. Bu kadar sorumsuzca davrandığı için kendisine karşı müthiş bir sinir hissediyordu.
"Yemek yerken o kızı tuvalette gördüm. Namjoon'a... Tuvalette bir şey olmadığını söyledim ama... Biz onunla tartıştık."
"Hangi kız?"
Yoongi'nin sorusu üzerine Ada bakışlarını Namjoon'a çevirdi.
"Seni rahatsız eden kız bu otelde hyung."
Yoongi oflayarak arkasına yaslandı ve yüzüyle ellerini kapattı. Ellerini çektiğinde ise saçları karmakarışık gözüküyordu.
"Peki neden yalan söyledin Ada? Bunu benden saklamamalıydın."
"Haklısın Namjoon-ah. Ama ben... Bu kadar ileri gideceğini tahmin edemedim. Sadece aynı şeyleri yaşamanızdan..."
Yoongi'ye baktığında ona karşı olan düz bakışları duraksamasına sebep oldu.
"Yoongi'nin aynı şeyleri yaşamasından korktum."
Yoongi'nin ufak bir gülüş savurduğunu fark edince tekrar ona baktı.
"Ya sana bir şey olsaydı? Sen bizim koruyucu meleğimiz değilsin Ada. Neden kendini düşünmeyi denemiyorsun bir kez bile?"
Odayı yeniden bir sessizlik kapladığında bu sefer sessizliği bozan kişi Hoseok oldu.
"Herkesin yalnız kalmaya ihtiyacı var hyung. Onun üstüne gitme bu kadar."
Jimin yaslandığı yerden sırtını çekip odanın ortasına yürüdü.
"Bence de. Yeterince yorucu bir gündü. Hadi Taehyung-ah, Jungkook-ah."
"Ada, üzülme. Böyle şeyler hep yaşanır. Seninle bir ilgisi yok."
Ada Tae'ye gülümsemeye çalıştı ama başarılı olduğunu pek söyleyemezdi. Oldukça yorgun hissediyordu.
Üçü odadan çıktığı sırada menajerle Namjoon'da konu hakkında konuşarak odadan çıktılar. Geriye sadece Hoseok, Seokjin, Yoongi ve Ada kalmıştı.
"Ben PD'nimle konuşacağım. Eğer beni daha fazla istemezse istifa e-"
"Saçmalama Ada. İstifa falan etmeyeceksin. PD'nim de seni kovmayacak."
Seokjin Yoongi'nin omzundan tutup ona döndü.
"Haydi, Yoongi-ah. Uyu sende. Yarın erkenden provaya gideceğiz. O kızı da otelden şu anda attırdıklarına eminim."
Yoongi konuşmayınca Ada ayağa kalkıp Hoseok ve Seokjin'le beraber odadan çıktı. Ona hiç bakmıyordu ve her geçen saniye bir işkenceye dönüşüyordu.
Onu kaybetme düşüncesi ilk kez Ada'nın suratına bu kadar sert bir şekilde çarpmıştı ve bu his iki büyük ele dönüşüp boğazına yapışmıştı.
"Boşver sen onu. Yarına eskisi gibi olur bile. Şu an sadece sinirli."
Hoseok normal bir ses tonuyla konuşmuştu fakat Ada onu duymuyordu bile. "Bana bakmıyor." diye düşünmeden edemiyordu. "Bana bakmıyor bile."
Odasına girdiğinde eskiden hissettiği o büyük yalnızlık tekrar bir yumruk gibi midesine oturmuştu. O an anladı ki bu hissin zamanla, mekanla veya insanlarla ilgisi yoktu. Tek bir kişi herkes ve hiç kimse olabiliyordu.