DAVETSİZ (BÖLÜM 11)

1.3K 97 53
                                    

Bir avuç hap almak gibidir hayâl kırıklığı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bir avuç hap almak gibidir hayâl kırıklığı.
Derinden.
Hissederek öldürür.

Bu dramatik bir hikaye miydi bilmiyordum. Olduğum an dramatik mi bilmiyordum ama bir insan kendini öldürecek hapları rengarenk boyadığında, ölmeyi o kadar da istemiyor olabilirdi. Saçmalıklar... Hep yapardım. Çünkü dünya, delirerek yaşayabileceğiniz kadar garipleşmiş bir gezegendi. Yaptığımın mantığını hiçbir zaman sorgulamamıştım, sorgulamayacaktım.

Elimdeki haplara baktım, hepsini rengarenk boyamıştım.

Boyalarımı ilk defa böyle bir şey için kullanmıştım ve şimdi ilaçlar tıpkı şekerleme gibi görünüyordu.

Hmm, acaba bu ilaçları Chanyeol'e şekerleme olarak yedirerek onu öldürebilir miydim?

Bu cazip fikri düşünürken, Lia'nın koridorda huysuz bir şekilde havladığını duydum. Geceden bu yana böyleydi. Hatta Sehun bir ara kalkıp onu yanıma bırakmıştı. Acaba benim huzursuzluğumu hissediyor olabilir miydi? "Luhan çok üzgün," diye fısıldadım kendi kendime. "Luhan artık bu kadar üzgün olmak istemiyor."

Bugün sakin başlamış sakin ilerliyordu. Gece yaşanan şeyleri düşünmek dahi istemiyordum. Rüzgârın cama çarpıp içeriye girmeye çalıştığının bilincindeydim ve uğultusu beni korkutuyordu.

Rengarenk boyadığım ilaçları masamın üstüne gelişi güzel bırakırken boyanan parmak uçlarıma baktım. Her renkten biraz vardı. Tuval gibi görünüyordu. Hayran hayran ona bakarken ellerime aşık bir şekilde mırıldandım. "Acaba ellerimi yıkamasam mı? Hayatımın geri kalanına böyle devam ederek kişiliğimi ellerimle birleştirebilirim bence... Harikayım ya."

Boyalı ellerimi göğsüme bastırırken Sehun'la konuşacağım şeyler olduğunu hatırladığım için hemen odadan çıkıp koştura koştura merdivenlere ilerledim. Aşağıya indiğimde onu kanepede otururken gördüm. Büyük bir ilgiyle şöminedeki ateşi izliyor, düşünce okyanusundaymış gibi görünüyordu.

"Bunu görmek istediğimden emin değilim." diye konuştu. Sesi doğrudan kalbimi hedef almıştı. Beni korkutmadı ama yine de şaşırmıştım. Geldiğimi anlaması tuhaftı.

"Görmeyi istemediğin ne?" diye sordum yanına gidip otururken. Burnumu kabaca çektikten sonra gözlerimi parmaklarımda gezdirdim.

"Ağlayan gözlerin."

Sesi esrarlı, baygındı. Kendisine kapılmamaya çalışırken yaşlı gözlerimi sildim. Ağladığımın bile yeni farkına varmıştım. "Görmek istemiyorsan beni ağlatmamalısın."

"Seni özledim." diye fısıldadı. Gözlerini şömineden çekip gözlerime sabitleyince kendimi ona bakmaktan alıkoyamadım. "Sarılayım mı?"

Bu naif isteğine boyun eğmeden edemedim. Başımı usulca sallayınca kollarını belime sardı ve beni kendine çekip sarıldı. Ellerim omuzlarına tutunurken çenesini omuzumda hissediyordum. Ona sarılırken bir şeyler hissediyordum ama bunun adını bir türlü koyamıyordum.

KAFES/HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin