Lissabell_C aşkım bu bölüm sana. İkisini beraber yazamadım ama en yakın zaman da gelecek Limerence. Seni sevdiğimi unutma.
Zaman, illet bir hastalık gibiydi.Durmaz, durdurulamaz, önüne geçilemez, yavaşlatılamaz, müdahale edilemezdi. Her şeyden ve herkesten daha güçlüydü. Aldığım nefeste, verdiğim nefeste, dünümde, bugünümde, az öncemde, az sonramda hep şahidimdi.
Zaman geçmiyordu.
Düşündüm.
Arkamda saçlarımı deli gibi çeken bu adamın kim olduğunu düşündüm.
Sonra hatırladım.
Geçen gün gelen ve boğazıma izlerini mühürleyen o adam olduğunu hatırladım.
"Bırak beni!" diye tısladım dişlerimin arasından. Öfkesi gözlerini kör etmişti. Ellerinin titremesi ve derin derin nefesler alması çok sonra fark ettiğim bir detaydı. "Ben o değilim."
"Gerçekten mi?" dedi alayla. Parmaklarını yanaklarıma bastırıp sırtımı aniden duvara çarptı. Yüzündeki alaylı ifadeden kurtulması saniyelerini almıştı. "Sen, sevgilinin kardeşini öldürdün! Sen benim sevgilimi öldürdün!"
Ağlayacaktım.
Yanaklarımdaki acı sanki tüm bedenime yayılıyor ve bedenim buna tepki vererek titriyordu. "Üzgü..."
"Sen neden yaşıyorsun!"
Luhan'ın yaptığı hataların karşıma böyle acımasızca çıkması çok acınasıydı. Gerçekten yapmış mıydı? Sehun'un kardeşini öldürmüş müydü? Bunu nasıl yapabilirdi ki? İnsan hiç sevdiğinin elinden sevdiklerini alır mıydı?
Sanırım almıştı.
"Sehun da innamıyor, sana yemin ederim ben o değilim... Çok üzgünüm gerçekten..." Parmaklarını alnımdaki saçlarımın arasından geçirip başımı arkaya yatırdı ve kaldırdığı diğer elini büyük bir hızla yüzüme indirdi. Dudağımın kenarına gelen yumruğuyla dizlerimdeki tüm güç çekilirken ikinci darbesi de gecikmeden tekrar yüzümde patladı.
"Sehun seni öldürecek..." dedim kendimden emin bir sesle. Gözlerimi açamıyorum ama ağladığım belliydi. "Hemen şimdi gitmezsen Sehun seni öldürecek."
Dizime gelen tekmesi yere düşmeme neden oldu. Biraz soluklanmaya ihtiyacım vardı. Mia'nın koştura koştura aşağıya indiğini duydum. Oldukça yüksek sesle havladı ama bu onu durdurmadı. "Sehun hatırladığı zaman asıl seni öldürecek!" diye bağırdı. Çok acizdim ama karşımdaki adamın gücünü öfkesi besliyordu. Karşı koyacak gücüm yoktu.
Ayağındaki siyah ayakkabısıyla bir anda elime bastı. Ayağının topuğuna uyguladığı ekstra güç elimi deli gibi acıtırken dudaklarımdan boğuk bir çığlık kurtuldu ve diğer elimle bileğime tutundum. Acımadı. Öyle öfkeliydi ki benim o olmadığımı bile göremiyordu. Sevgisi nefretini, nefreti öfkesini besliyordu. "Lütfen..." diye fısıldadım çaresiz bir yakarışla. Elim öyle acıyordu ki, daha önce hiç böyle bir acı çekmediğime emindim.