Gözlerim kalabalığına karışırken, ellerim adının geçtiği sokaklarda üşüyordu.
Başımı cama yasladım ve kaldırım kenarından akan hayatın yalnızlığına baktım. Kimi çocuk, annesinin elinden tutmuş yürüyor, istediği oyuncağı aldırmaya çalışıyordu. Kimisi de o oyuncağı alacak parası olmadığı için annesinin kolunun altına sığınıyordu. Hayat bile bu kadar acımasız ve haksızken biz neden olmayalım değil mi?
Oldukça yüklü bir iç çektiğimde arabanın camı nefesimin sıcağıyla buhar olmuştu. Yanımdaki Baekhyun kolumu sıvazladı. "Ne oldu?"
"Hiç." dedim fısıldar gibi.
"Ne demek hiç?" dediğinde bana baktığını fark ettim ama ona bakmadım. Ona baktığımda Sehun'la göz göze geliyordum. "Öyle bir iç çektin ki, karşı ki dağlar yıkılmadıysa ben de bir şey bilmiyorum."
Dudaklarım aniden kıvrılırken, gözlerimi kıstım. Trafik yoğun olduğu için Suho arabayı oldukça yavaş kullanıyordu. Başım dönüyordu. "Sadece... Hiç işte." diye fısıldamaya devam ettim. "Birine veda etmek neden bu kadar zor?"
"Bunu bana mı soruyorsun?" diye sordu pürüzlü bir sesle. "Alıştığın kişilerin yokluğu, değişmesi koyuyor işte, çok..." doğru kelimeyi arar gibi duraksadı. "Boktan bir durum."
Başımı salladım.
Araba trafik yüzünden durduğu sırada kaldırımın kenarında oturan kız çocuğuna baktım bir süre. Üstünde onu ısıtmadığında emin olduğum bir tişört vardı. "Üşüyor olmalı." diye fısıldadı Baekhyun. Kısaca ona baktığımda benimle aynı yere baktığını gördüm.
Sırtını bir oyuncakçı dükkanının ışıltılı camına yaslamıştı. Başımı yasladığım yerden kaldırdıktan sonra bir süre daha o kızı izledim. Hevesle oyuncakları izliyor, cama rağmen gözlerinin takıldığı bir oyuncağı seviyordu. Araba tekrar hareket etmeden hemen önce dükkan sahibi olduğunu düşündüğüm adamın içeriden çıkıp kızı ittiğini gördüm.
Kaşlarım çatıldı. "Gördün mü?" diye sordum Baekhyun'a hayretle. Başını salladıktan sonra arkasına yaslandı ve ön camdan yola bakmaya devam etti. "Suho!" diye seslendim gözlerimi oradan çekmeden.
"Efendim?"
"Birkaç dakika durabilir miyiz?" diye sorarken sesimde bir endişe vardı. Elbette üzülmüştüm. Suho hiçbir şey söylemeden arabayı durdurdu be arkasını dönüp bana baktı. Kaşlarımdaki çatıklık gitmemişti. Kapıyı açıp dışarıya çıktıktan sonra koşar adımlarla dükkan'ın önüne ilerledim.
Beyaz saçlı dükkan sahibi tişörtünden tuttuğu kız çocuğunu uzaklaştırmaya çalışırken bir anda elini geriye itip kızı ondan uzaklaştırdım. "Ne yapıyorsun sen?" diye sordum. "Hiçbir şey yapmadı."