Lissabell_C Bu bölümü de sana ithaf etmek istedim.
Keyifli okumalar.
Bu arada hayır, yanlış görmüyorsunuz :)
Kalbimi açıp içine baktılar ama beni değil, seni buldular.
Sehun, bazen elimi öyle sıkı tutuyordu ki, avuç içlerimizden bir damar açılacağını ve bizi birbirimize bağlayacağını hissediyordum. Oysa birbirimize bağlanmamız için bir damar'a ihtiyacımız yoktu. Birbirimiz için atan kalplerimiz buna yetiyordu.
Evet, hâlâ yetiyordu.
Zaman geçiyordu, ben yaşımdan bahsetmeye utanacak kadar büyümüşken, Sehun'un hâlâ küçük çocuğuydum. Bazı şeyler hiç değişmiyordu. Böyle çok daha güzeldi.
Şimdi o'nunla beraber, Yapmakta geciktiğimiz tatilimizi yapıyorduk. Yun'u, Jongin ve Kyungsoo'ya bırakırken fazlaca evham yapmış olsam da, onların kızımıza çok iyi bakacağından da adım kadar emindim. İki gündür kızımdan ayrıydım ve çok özlüyordum. Neyse ki bu akşam geri dönecektik.
"Güzelim, topu at."
İrkilerek bakışlarımı onun ellerinden ayırdığımda, hâlâ kalenin önünde, penaltı atışını yapmamı beklediğini gördüm. Ay evet, futbol oynuyorduk. Neden olmuştu, nasıl olmuştu bilmiyordum ama şu an halısaha da, birebir maç yapıyorduk. Sehun'la iddiaya girip, üç gol atabileceğimi söylediğim için beni buraya getirmişti. Ağlamak istiyordum, çünkü elli dakika olmasına rağmen tek bir gol bile atamamıştım. Saçmalıktı! O bir sürü atıyordu. Bu yüzden saçma sapan bir bahaneyle topu ellediğini söylemiş, bu şekilde penaltı kazanmıştım. Ayağımı önümdeki topa yasladım. "Ya niye kalenin orada duruyorsun? Çekilsene gol atayım, Sehun!"
Duraksayarak koyu kaşlarını kaldırdı. "Dalga mı geçiyorsun güzelim?"
"Yoo. Hem gol at diyorsun, hem kalenin ortasına geçiyorsun. Ee, golü nasıl atacağım?"
Şakağından akan teri elinin tersiyle sildikten sonra yeterli gelmemiş olmalı ki, yaramaz bir çocuk gibi tişörtünün ucuyla yüzünü sildi. Yanaklarını ısırmadan nasıl duruyordum, hayretti doğrusu! "Penaltı çekilirken, kaleci kalede durur." dedi dik dik bana bakarak. "Tutmak için."
"Yuh Sehun!" dedim hayretle. "Futbol bilgim yetersiz olduğu için beni böyle mi kandırıyorsun? Saçmalık! Hep bunu yapıyorsun, beni kandırıyorsun!"
"Haklısın." Sehun omuzlarını silkerek tembel adımlarla kalenin önünden ayrıldı. "Kandırırım sandım ama bu sefer yemedin. Tamam, kaleden ayrıldım. Kullan penaltını."
"Tabii ya, sen beni keriz mi sandın?"
Alt dudağını dişlerinin arasına alarak bana yaklaşmaya başladığında heyecanlanarak ayağımı topa vurdum ve topun, kalenin ağlarıyla birleşmesini keyifle seyrettim. "Sehun, gördün değil mi?" dedim heyecanla. "Ne kadar güzel attığımı gördün mü Sehun? Sen muhteşem bir eş'e sahipsin!"
Sessiz sedasız güldü. Onu neşelendirmeyi seviyordum. Ben de biliyordum elbette onun kalede durması gerektiğini ama benim aptallıklarım onu gülümsetiyordu. Bu yüzden tekrar tekrar yapmaktan asla vazgeçmiyordum. "Kesinlikle." diye fısıldadı sessizce. Yanağıma elini yasladığında başımı hemen eline daha çok bastırdım. Alnını alnımla birleştirmekten hiçbir sakınca görmedi. "Bugün sana ne kadar az dokunmuşum, Luhan... Parmak uçlarım sızlıyor."
Nefesi yüzümde silkelendi. Gözlerimi kapatıp ellerimi terli göğsüne çekinmeden koydum. "Evet, işlerin çıktığı için öpmedin de beni."