Bölümün tamamını resmen bu şarkıyla yazdım. Dinlemek isteyene de bıraktım şuraya sjkzns dinleyin aşklarım.Güven, birinin boynuna urgan ipi asıp onu darağacına çıkartmak kadar cesaret isteyen bir duyguydu. Aynı zamanda soğukkanlılık. Birine güvenmek, sandığımız kadar kolay olsaydı şayet, bu dünya hayalkırıklığıyla dolu olan bu düzeni kuramazdı. Ellerimize bırakılan o sadakat şerbetini hep en sevdiklerimiz içirmezdi bize.
Güven, çok kolay kurulan bir şey olsaydı şayet, insanın tek bir hareketi bile şüphelerle dolu bir okyanusu bize bırakmazdı.Bu yüzden bu hayatta kendimden başka kimseye tam anlamıyla güvendiğimi söyleyemezdim. Öyle bir kelimeydi ki bu, dev bir ansiklopedinin içindeki binlerce kelimeyi tek seferde silip atabilirdi. Çünkü peşinde başka kelimeleri de sürüklerdi. Hayalkırıklığı, acı, hüzün, keder, pişmanlık.
İnsan güvenmemeliydi kimseye.
Özellikle, verdiğiniz değerin onda birini göremeyeceğiniz kimseye.
Üç şeyden emindim.
Birincisi; Sehun'un beni benzettiği kişi sevgilisiydi ve bir şekilde sevdiği o kişi ölmüştü.
İkincisi; Sehun'un beni bırakmaya niyeti yoktu ve bu durum beni korkutuyordu.
Üçüncüsü ise; Kesinlikle Sehun'a güvenmiyordum.
Nasıl güvenebilirdim ki? Adam tıpkı bir ruh hastası gibi davranıyor ve benim hafızamı kaybettiğimi iddia ediyordu. Hatırlayacağımı söylüyordu. Üstelik bu konu da öyle kararlı ve kendinden emindi ki, acaba gerçekten hafızamı mı kaybettim diye düşünmeye başlamıştım.
Camın önündeki küçük koltukta oturuyordum. Ellerim bana birkaç beden büyük gelen hırkanın içinde kaybolmuştu. Sessizdim. Bu sessizlik beni boğuyordu. Şu an evimde olmaya ihtiyacım vardı. Evimde olsaydım Mia ile oynayabilirdim, ya da yarım bıraktığım resmimi tamamlayabilirdim.
Şu an burada olmak yerine, Jin'in saçma sapan dedikodularına bile eşlik edebilirdim ama evimde değildim işte.
Saçma sapan bir benzerlik yüzünden bir evin içine tıkılı kalmıştım.
Derin bir nefes alıp ellerimi karnıma bastırdım. Açlıktan bulanan midem ve midemin isyan ederek çıkarttığı sesler bana hiç yardımcı olmuyordu. Yine de o hasta herifin yaptığı yemeği yemeyecektim.
Beni öldürmeye kalkabilirdi tamam mı?
"Luhan?" diye seslendi kapının dışından. On dakikada bir kilitlediğim kapıyı açmamı söylemek için geliyordu ve sabrının taştığını artık sesinden anlayabiliyordu.
"Defol git!" diye homurdandım kapıya bakarak. Derin nefes aldığını işittim. Sinirleniyordu ama ben ondan daha fazla sinirliydim.
"İyi misin?"