(Sehun'dan.)Sessizliğimin çığlığımdan daha kuvvetli olduğunu fark etmiştim. Kâbus görüp de atamadığım çığlığım göğsümde büyüyerek kafamın içinde titreşimlere sebep olduğunda ve sert şekilde kulağımda uğuldayarak, atabileceğim herhangi bir çığlıktan daha yüksek sesli olduğunda, gözlerimi kan ter içinde açarak tavana baktım.
Elim yanıma kaydı.
Luhan'ı aradı.
Yaşıyordu. Hâlâ yaşıyordu. Buna neden inanmadığımı bilmiyordum ama tavandaki iri gözlerimi ona çevirip yüzündeki sükûneti izledim. Başını sol yanıma, kalbime doğru yaslamış, bacaklarını kendine çekmişti ve elinin altındaki yastığı sıkarak uyuyordu. Yorgan beline kadar örtülüydü. Havanın ısısı sürekli değiştiği için üşüdüğünü düşünerek yorganı omuzlarına kadar çıkarttım ve çıplak kollarını örttüm.
Ellerini göğsüme yasladı. Buz gibiydi. Bana parmağının ucuyla bile dokunsa titreyerek kapatıyordum gözlerimi. Ona sarılıp tüm çamaşırlarını çıkarmak, onunla sevişmek istiyordum ama kıyamıyordum. Zaten yorgundu, bir de uykusunu çalamazdım.
Titredim.
Onun karşısında savunmasız ve hükümsüzdüm.
Bana istediğini yapabilirdi, sorun değildi.
Yorganı hafifçe kaldırıp altından çıktıktan sonra onun üstünü tamamen örttüğümden emin oldum ve adımlarımı sürükleyerek dışarıya çıktım. Merdivenlerden aşağıya inerken birkaç ışığı açmıştım, eğer uyanırsa ve beni yanında bulamazsa büyük ihtimalle aşağıya inecekti. Karanlıkta düşmesini istemiyordum. Merdivenlerden inip şöminenin yanına gittim. Havanın aydınlanmasına çok kalmamıştı.
Şömineyi kısa sürede yakıp koltuğa oturduğumda sehpanın üstünde duran bardağa ve şarap şişesine uzandım. Ben şarap içmeyi pek sevmezdim ama Luhan'a yakıştırıyordum. Aklımı başımdan alıyordu.
Üstümdeki tişörtü çıkarıp bir köşeye attıktan sonra bardağın bir kısmına şarap doldurdum ve şişeyi tekrar eski yerine bıraktım.
Ben bir şey yapmıştım.
Ben bir bok yemiştim.
Ama kendime sinirli falan değildim, yalnızca mutluydum. Sadece Luhan'ın ne tepki vereceğini bilmiyordum. Büyük ihtimalle beni evden falan kovmaya kalkacaktı, kıyamayacaktı. Oturduğum koltuğun üstünde başımı arkaya yaslayıp kendi kendime gülerken içimdeki mutluluğun önüne geçemiyor, geçmek istemiyordum.
Yalnızca on dakika sonra merdivendeki sakin adımlarını duydum. Başımı çevirip ona bakarken gözlerini elinin tersiyle ovalayıp bana yaklaştı. Elimdeki bardağı sehpanın üzerine bıraktım. Pervasızca bana yaklaşıp bedenini üstüme bıraktıktan sonra göğsümde uyuklamaya devam etti.