Medya tam olarak bu kurgudaki HunHan değil mi ama????
Yaşanılmamış çocukluk, saksıda kurumuş bir çiçeğe benzer.
Hayat vardır, tıpkı toprak gibi. Aile vardır, güneş gibi. Can vardır, tıpkı su gibi...
Peki ya su yoksa?
Bir çiçeğe bile sevgini vermezsen ölür, çocuklardan bunu esirgerseniz nasıl yaşasın ki zaten? Bitkilerin sesi yoktur, senden su isteyemez ama beklerler. Çocukların sesi vardır, konuşmasa bile onları duy isterler.
Sevgiye ihtiyaç oluyor her zaman, lütfen esirgeme onu, olur mu?
Tıpkı YunHee ve Sehun'dan esirgedikleri gibi.
Koltuğun üstünde oturan genç kıza bakıyordum hayranlıkla. Sehun'un kardeşine bakıyordum. En az Sehun kadar şaşkın ama onun kadar yaralı değildim. Bunu bacağının üstünde duran titreyen ellerinden görebilmiştim. Sarılmıyordu kardeşine. Birkaç kez elinin havaya kalktığını görmüştüm ama sarılamamıştı. Neyse ki birkaç saat konuşabilmişlerdi. Onları yalnız bırakmak istediğimde ise Sehun buna kesinlikle karşı çıktı.
Ben de karşılarındaki koltuğa Yun'la beraber oturmuş, hayran hayran izlemiştim onları. Aslında sadece kardeşini izlemiştim. Şu an Sehun'u görmüyordu gözlerim. Kız çok güzeldi.
Size onu anlatmak isterdim ama söyleyecek kelime bulamıyordum. Bunlarda genetikti galiba insanı büyülemek. Elimi çenemin altına yaslamış, kıza bakarken, "Çok güzelsin sen." diye fısıldadım bilinçsizce. Kesinlikle ağzımdan kaçmıştı. Yoksa bir saattir olduğum gibi sessizce oturmaya devam edecektim.
"Teşekkür ederim." dedi kız sıcacık bir gülümsemeyle. "Sen de öylesin."
"Ben sizi tanıştırmadım." dedi Sehun daha yeni aklına gelmiş gibi. Aklı uçmuştu biliyordum. Size yemin ederim ben Sehun'un gözlerini ilk kez böylesine parlak görüyordum. "Yunhee, bu Luhan, sevgilim."
Senin sevgilim diyen ağzını yerim vicdansız.
"Luhan, bu kız kardeşim, YunHee." dedi ve ayağa kalkıp yanımda kendi kendine oynayan Yun'u kucağına aldı. Tekrar eski yerine otururken yüzünde bir gülümseme açmıştı. "Bu da YunHee. Bizim kızımız, ismini Luhan koydu."
"Tanıştığıma çok memnun oldum." dedi YunHee bana bakarak. "Şey, sana Han desem olur mu? Ya da Lu?"
Luhan ismi ona kötü şeyler hatırlatıyor olabilirdi. Bu yüzden hemen başımı sallayıp, "Elbette." diye mırıldandım. "Hangisini tercih edersen."
Tekrar gülümsedi. Sehun'a dönüp kızımızı kucağına aldıktan sonra çenesine dokundu hafifçe. "Seninle de tanıştığıma memnun oldum, Junior Yun." Ardından abisine baktı. "Sen... Baba olmak için biraz genç değil misin?"