(Y/N: Dikkatinizi çekerim, 31.Bölüm. 31 ;) kdlzmxpxmx neyse başlayın, keyifli okumalar dilerim.)
Bir aynayı parçaladığınızda yansımanızı yok edemezsiniz. Onu yalnızca bölmüş olursunuz.
Kalpte bu şekildeydi. Kırıldığında azaldığını, bittiğini düşünürdük ama kırıldıkça çoğalır, etrafa dağılırdı. Sonra herkes kendi payına düşeni incitmeye devam ederdi. Sanki kalbimiz kırıldıkça, daha çok incitilmek için insanlara bölüştürdüğümüz ekmek gibiydi. Ne kadar kırılırsa, insana o kadar pay düşüyordu. Sizin kalp kırıklığınız insanlara ekmekti.
Göğsümüzün başında dikilerek kalbimizi izlediğimiz o çocuğun elinin elimden kayışını hissettiğimde, derin uykumdan uyanmış ama gözlerimi açmamıştım. Oda karanlık ve sıcaktı. Yorgan üstümden düşmüştü.
Okuldan geldikten sonra yatağa girmiştim ve Sehun'da peşimden gelmişti. Akşam saatlerine kadar uyuduğumuzu düşünmesem de, hayır hava kararmıştı. Bacaklarımın üstündeki yorganı ayaklarımla yatağın ucuna iterken yanımdaki heyecanlı nefes alış verişleri duymuştum.
Gözlerimi aralayıp anında yanımdaki o küçük cadıyla göz göze gelirken mızmız bir tavırla dudaklarımı büzüp Sehun'u aradım ama yoktu. Yanımdaki küçük kız ise elindeki oyuncağı aşağı yukarı savuruyor, heyecanla havaya hayali tekmeler savuruyordu.
"Sehun nerede?" diye sordum sanki cevap verebilecekmiş gibi. "Senin baban olacak o herif nerede ve seni neden yanıma bıraktı?"
Güldü.
Yüzüme ağlamaklı bir ifade koyup başımı geriye attıktan sonra yorganı tekmeledim. Bakışlarım abajurun yanındaki mama şişesine ve not kağıdına tutundu. Kolumu uzatıp zorlukla o not kağıdını aldıktan sonra uykulu gözlerle yazıyı okudum.
Hava kararmadan gelmiş olurum güzelim. İyi anlaşın :)
"Geç kaldın Sehun." diye homurdanıp kağıdı kendi tarafımdaki komodinin üstüne bıraktım. Bir süre daha kendi kendime yatakta döndüm durdum. Ardından ayağa kalkıp dolaptan pantolon ve tişört çıkarttım.
Kıyafetlerimi bu cadının yanında değiştiremeyeceğim için banyoya girip yırtık pantolonu ve beyaz tişörtü hızlıca giyindim. Ardından banyodan çıkıp yatağın üstüne oturdum. "Mama yemek ister misin?" diye sordum çekingen bir tavırla.
Bu bebeği Sevmiştim. Yine de hâlâ bizimle kalmasına karşıydım. İki gün geçmişti Sehun varken asla yaklaşamıyordum onun yanına. Sehun'da zaten tüm ilgisini ona veriyordu. Kısacası sinir oluyordum işte.
Biz iki ruh hastası, bebek bakmaktan ne anlardık?
Kendi kendime göz devirip sıkıntılı ifadelerle yatakta biraz döndüm, biraz uzandım ve biraz oturdum. Deli gibi karşımdaki cadıyla konuştum. Cevap alamayınca sinirlendim ve tekrar yuvarlandım.
Sonra o aniden ağlamaya başladı.
Panikledim, endişelendim, telaşlandım. Ne yapacağımı bilemeden, "Ne?" diye sordum korkuyla. "Ne oldu? Bir yerine bir şey mi oldu? Ağlamasana güzel kız? Ağlarsan ben de ağlarım."
Ağlamaya devam etti.
Ne olduğunu bile anlamamıştım ki. Onu kucağıma alıp pış pışlarken ağlaması şiddetlendi. Karnı aç olabilir miydi? Evet, bu ihtimaller arasındaydı. Onu kucağıma dikkatlice yatırırken bir yandan Sehun'a küfür ediyor bir yandan da mama şişesini dudaklarının arasına yollamaya çalışıyordum.