Başlamadan önce bildirmek isterim bu bölüm önceden yazıldı. Ben yalnızca düzenledim ve attım. Başlayalım.
Cennetten geldiğine inandığım ama cehennem sıcağını andıran nefesi yüzümü yakıyordu. Burnumu sızlatan karamel kokusu ciğerlerime kadar ulaşıyor, nefesimi kesecek bir kudrete sahip olduğunu kanıtlıyordu. Sıcak elleriyle sarmalanan iki tarafım kalbimin hızlanmasına neden olurken, kurumuş boğazım sızlıyordu. Kemikli çenesi hemen gözlerimin önündeydi.
Kurumuş dudaklarımı yaladım ve kocaman olmuş gözlerimi ondan kurtardım. Bakışlarımı onun yüzünden ayırarak etrafta gezdirdim ama Sehun ısrarcıydı. Bense bu konuyu hiç açmak istemiyordum.
Sehun'un bacaklarının arasındaki bacaklarımı biraz daha geriye çektim ve birkez daha huzursuzca kıpırdandım. "Luhan," dedi tekrar. Bu kadar ciddi olmasa olmaz mıydı? "Söyle bana."
Gülmeye çalışarak başımı arkaya attım ve ellerimle arkamdaki tezgaha tutunmaya devam ettim. "Söylenecek bir şey yok." dedim sakin tutmaya çalıştığım sesimle. "Seokjin sadece abartıyor."
Beni biraz daha kıstırdı. "Seokjin..." diye fısıldadı kavislenen âdemelması gözlerimi kamaştırırken. "Neyi abartıyor Luhan?"
Sıkıntıyla iç çektim. "Sehun..."
"Neden annenin yanında kalmıyordun?" diye diretti aksi bir dille. Bunlar hatırlamak isteyeceğim anılar değildi. Bana bunu neden yapıyordu ki?
"Yalnızca o adamdan hoşlanmıyorum." dedim çatlak bir sesle. "O... Garip bir adam. Varlığı beni rahatsız ediyor."
"Neden?"
Kaşlarımı havaya kaldırdım. "Çünkü üvey babam?" diyerek kısa bir cevapla geçiştirdim onu. İnatla bana bakmaya devam ettiği için ofladım ve tüm nefesimi yüzüne üfledim. Gözlerini kısmak dışında bir tepki vermedi. "Belki de özelime saygı duymalısın." dedim. "Bu önemli bir konu değil Sehun ama anlatmak istemiyorum... Çıkar mısın?"
Çıkmadı. Aksine üstüme biraz daha eğildi ve ben de geriye eğilmek zorunda kaldım. Ancak arkamdaki tezgâh geriye gitmeme engel oluyordu. "Oh Sehun!" diye çemkirdim. "Çık be adam!"
"Bana anlatmadan çıkmıyorum."
Sırıttım. "İyi, benim için sorun değil ama sen biraz zorlanabilirsin."
Ne dediğimi anlamadı. Dudaklarımı ağır ağır ıslattıktan sonra ellerimden birini onun karnına yerleştirdim. İşaret parmağımı karın kaslarından kemerine kadar indirdim. Bu sırada gözlerimi gözlerinden çekmemiştim ve masum masum bakışlar atıyordum. İşaret parmağımı kemerine taktıktan sonra bir anda arkamda duran tezgahın üzerine oturdum ve aynı hızla onu kendime çektim.
Dirseklerimi omuzlarına yerleştirip onun başının üstünden mutfağın gerisine bakarken dudaklarını boynumda hissettim. "Tamam git." dedi genzini temizleyip. "Git uyu, dinlen biraz. Ama bu konu burada kapanmadı biliyorsun. Konuşacağız."