19.''En''

891 53 27
                                    

Benden önce , ilk insandan bu yana milyonlarca, hatta trilyonlarca kişi yaşadı. Bizden önce burada başka insanlar vardı. Bizim ayak bastığımız yerlere onlar da bastı , bizim gördüğümüz yerleri onlarda gördü.

Başka bedenler , buraya bizden önce hakimdi.

Bazen mutlu oldular , şaşırdılar , üzüldüler , kırıldılar , ağladılar , acı çektiler. Hepsi de kendilerini  'en' olarak gösterdiler.

En büyük mutluluğu ben yaşıyorum ! Tarihte en çok üzülen insan ben olmalıyım ! Şüphesiz bu dünyadaki en büyük acıdan daha büyüktür ! Hiçkimsenin benden çok ağlamadığına bahse girerim !

Gibi iddialar.

Bunları bazıları söylemedi , ama hepsi düşündü. Bizden milyonlarca yıl öncede birileri acı çekti , hayal kırıklığına uğradı. Ve bu milyonlarca yıl sonra da böyle olacak.

Ama her zaman , 'en' mutlu insandan daha mutlu ,'en' kırgın insandan daha kırgın ve 'en' çok acı çeken kişiden daha çok acı çeken birisi olacak .

Bunu bile bile , kendimi 'en çok hayal kırıklığına uğrayan kişi' ya da 'en mutsuz insan' olarak ilan etmem çok aptalcaydı.  Fazlasıyla hem de.

Ama umrumda değil. Karşımda annemi aldatmış - üstelik tüm insanlara güvenimi altüst etmiş -  ve yüzsüzce benden af dilemeye gelmiş bir adam dururken , aptal olmak umrumda değildi.

İlk insandan bu yana varolan tüm insanlardan daha çok mutsuz ve kırgındım.

İmza : Bulut Barkın. Dünyanın 'en' mutsuz ve kırgın aptalı.

***

''Bulut , açıklayabilirim.'' Üzüntüyle -veya endişeyle , emin değilim- çatılmış kaşlarına ve aynı nedenle kıvrılmış dudaklarına baktım. Tükürmek istediğim suratına ifadesizce baktım.

''Tamam , açıkla.'' 

Muhtemelen açıklamana ihtiyacım yok falan diye zırvalayacağımı düşünmüştü , sonra açıklayayım diye milyon kez izin isteyecekti ve ben izin vermeyince 'en azından denedim' diye vicdanını rahatlatacaktı.

Ama ben açıklamasını istiyordum. Ne kadar inkar etsem de , babamı hala seven tarafım tüm olanların yanlış anlaşılma olmasını diliyordu.

''Şey , ben...'' Açıklaması olmadığını belirten yüz ifadesini görünce , bilmem kaçıncı kez hayal kırıklığına uğrayarak kapıyı kapatmaya yeltendim.

Kapının arasına ayağını koyup , beni durdurdu. Ah , ne klişe ama.

Yüzüne tekrar ifadesizce baktım. Ama ne var biliyor musunuz ? Bir yüz , asla tam anlamıyla ifadesiz olamazdı. Gözlere bakmayı bilirseniz , derinliklerine gizlenmiş olan duyguyu bulabilirdiniz.

Ve babamın tam olarak bunu yaptığını anladığım an , aceleyle gözlerimi kaçırdım. Ama çok geç kalmıştım. Babam gözlerini -bu sefer gerçek olduğundan emin olduğum-  üzüntüyle kıstı. Sesine de yansımıştı gözünü kısmasına neden olan şey.

''Bulut , seni hayal kırıklığına uğratmak veya güvenini sarsmak istemedim , ben...Ben sadece.''

''Sen sadece ne ? Baba , sen sadece çok sevdiğin (!) aileni umursamadan, başka kadınla... Her neyse. Olan şey bu!''

Hayır sesim sert değildi , daha çok ağlamamaya çalıştığım için buğulu çıkan bir sesti benimkisi. Asla sert bir çocuk olamamıştım ve bundan şikayetçi olmamıştım. Ama şimdi , keşke sesim sert çıkabilseydi diyorum.

''Hayır Bulut , sizi umursuyorum. Sadece... Ah , ne düşünüyordum bilmiyorum. Bir kerelikti.''

Bir kerelik miydi ? Sadece bir kerelik olduğu için onu affedebileceğimi gerçekten düşünmüş müydü ?

Çilekli SütHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin