Benden önce , ilk insandan bu yana milyonlarca, hatta trilyonlarca kişi yaşadı. Bizden önce burada başka insanlar vardı. Bizim ayak bastığımız yerlere onlar da bastı , bizim gördüğümüz yerleri onlarda gördü.
Başka bedenler , buraya bizden önce hakimdi.
Bazen mutlu oldular , şaşırdılar , üzüldüler , kırıldılar , ağladılar , acı çektiler. Hepsi de kendilerini 'en' olarak gösterdiler.
En büyük mutluluğu ben yaşıyorum ! Tarihte en çok üzülen insan ben olmalıyım ! Şüphesiz bu dünyadaki en büyük acıdan daha büyüktür ! Hiçkimsenin benden çok ağlamadığına bahse girerim !
Gibi iddialar.
Bunları bazıları söylemedi , ama hepsi düşündü. Bizden milyonlarca yıl öncede birileri acı çekti , hayal kırıklığına uğradı. Ve bu milyonlarca yıl sonra da böyle olacak.
Ama her zaman , 'en' mutlu insandan daha mutlu ,'en' kırgın insandan daha kırgın ve 'en' çok acı çeken kişiden daha çok acı çeken birisi olacak .
Bunu bile bile , kendimi 'en çok hayal kırıklığına uğrayan kişi' ya da 'en mutsuz insan' olarak ilan etmem çok aptalcaydı. Fazlasıyla hem de.
Ama umrumda değil. Karşımda annemi aldatmış - üstelik tüm insanlara güvenimi altüst etmiş - ve yüzsüzce benden af dilemeye gelmiş bir adam dururken , aptal olmak umrumda değildi.
İlk insandan bu yana varolan tüm insanlardan daha çok mutsuz ve kırgındım.
İmza : Bulut Barkın. Dünyanın 'en' mutsuz ve kırgın aptalı.
***
''Bulut , açıklayabilirim.'' Üzüntüyle -veya endişeyle , emin değilim- çatılmış kaşlarına ve aynı nedenle kıvrılmış dudaklarına baktım. Tükürmek istediğim suratına ifadesizce baktım.
''Tamam , açıkla.''
Muhtemelen açıklamana ihtiyacım yok falan diye zırvalayacağımı düşünmüştü , sonra açıklayayım diye milyon kez izin isteyecekti ve ben izin vermeyince 'en azından denedim' diye vicdanını rahatlatacaktı.
Ama ben açıklamasını istiyordum. Ne kadar inkar etsem de , babamı hala seven tarafım tüm olanların yanlış anlaşılma olmasını diliyordu.
''Şey , ben...'' Açıklaması olmadığını belirten yüz ifadesini görünce , bilmem kaçıncı kez hayal kırıklığına uğrayarak kapıyı kapatmaya yeltendim.
Kapının arasına ayağını koyup , beni durdurdu. Ah , ne klişe ama.
Yüzüne tekrar ifadesizce baktım. Ama ne var biliyor musunuz ? Bir yüz , asla tam anlamıyla ifadesiz olamazdı. Gözlere bakmayı bilirseniz , derinliklerine gizlenmiş olan duyguyu bulabilirdiniz.
Ve babamın tam olarak bunu yaptığını anladığım an , aceleyle gözlerimi kaçırdım. Ama çok geç kalmıştım. Babam gözlerini -bu sefer gerçek olduğundan emin olduğum- üzüntüyle kıstı. Sesine de yansımıştı gözünü kısmasına neden olan şey.
''Bulut , seni hayal kırıklığına uğratmak veya güvenini sarsmak istemedim , ben...Ben sadece.''
''Sen sadece ne ? Baba , sen sadece çok sevdiğin (!) aileni umursamadan, başka kadınla... Her neyse. Olan şey bu!''
Hayır sesim sert değildi , daha çok ağlamamaya çalıştığım için buğulu çıkan bir sesti benimkisi. Asla sert bir çocuk olamamıştım ve bundan şikayetçi olmamıştım. Ama şimdi , keşke sesim sert çıkabilseydi diyorum.
''Hayır Bulut , sizi umursuyorum. Sadece... Ah , ne düşünüyordum bilmiyorum. Bir kerelikti.''
Bir kerelik miydi ? Sadece bir kerelik olduğu için onu affedebileceğimi gerçekten düşünmüş müydü ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilekli Süt
ChickLitÇilekli sütü ne kadar sevdiğini de bilirim.İnan bana seni dünyada kalan son çilekli sütün en son damlasında bile delicesine sevebilirim. Ve sen , beni seversen , yüreğinin beni seven her hücresinden öperim... Bu Kitap 28 Ağustos 2014 tarihinde yayın...