26."Galaksideki Yıldızlar."

694 29 27
                                    

Bunu nasıl anladığını kestirmek güç geliyor bana. Öyleki ; Ezgi'ye olan sevgimin çokluğuyla tezat oluşturur şekilde, arkadaşça baktığımı düşünüyorum ona. Belli ki durum benim düşündüğümden farklı. Aksi takdirde Esin'in müneccim olması gerek.

Kalbimde bir kıpırtı var; sevginin ötesine geçip aşka dönüşmesi ürkütücü geliyor bana. Çünkü Ezgi de bana karşı yüreğinde aynı duygulara yer vermiyorsa ; aramızdaki arkadaşlığın bozulması kaçınılmaz görünüyor. Beni ürküten , gözüme tam bir canavar gibi görünen ve beni O'na olan aşkımı kendime bile itiraf etmekten alıkoyan asıl neden bu.

Ezgi; yüreğinin her santimine sevgimi işlemek istediğim kişi. Esin'in gözlerimde gördüğünü o da görebilse...Açsa bana kalbinin kapılarını... Dünyaları verecek bana.

Ama bu şüphe öldürecek beni. Ezgi'nin aşkıma karşılık vermemesi ve arkadaşlığımızın bozulmasından daha çok korkutan bir şey daha var ; Esin'in bana söylediğini Ezgi'ye de söylemesi.

Icimden bir ses bu korkunun boşa olduğunu ve Esin'in böyle bir şey yapmayacağını söylüyor. Umarım, haklıdır.

Esinle sonraki konuşmamıza kadar, içimdeki korkuyla beraber rafa kaldırıyorum bu konuyu. En derin duygularımla, Ezgi'nin de bir gün gözlerime bakıp, kalbimden geçenleri okuyabilmesini dileyerek.
**
"Kompozisyon yarışması için, son 2 gün Bulut. Umarım bir taslak hazırlamışsındır." Melek Hoca içten gülümseyerek devam etti sözlerine. "2 gün sonra bu saatlerde yazın elimde olsun."

Son kez gülümseyerek sınıftan çıktı.

3 gün önce yarışmanın konusu belli olmuştu. Buna rağmen elimde bir taslak falan yoktu. 'Ben Hep Bunları Hayal Ediyorum.' konuluydu kompozisyon. Hayal ettiğim onca şey vardı ki; hangisini seçeceğime karar verememden dolayı yazıya başlayamamıştım. Başlasamda kalemim kağıda dokunduğunda hep bir şeyler eksik gelmişti bana. Duygularımı en iyi yazıyla anlatan ben; yazamıyordum. Duygusuz kalmış olmanın getirdiği olumsuzluktu bu.

O kadar fazla duygu yüklemesi yapılmıştıki bedenime -mutluluk,üzüntü,korku gibi- hangisini hissedeceğimi şaşırmış ve bomboş bir kuyuda hapsolmuşçasına hissizleşmiştim.

Yazmak bile kurtarmıyorsa beni, içine düştüğüm kuyudan; durum vahimdi.

''Bulut Barkın düşüncelere daldı. Oksijen tüpün var mı bari?'' Sınıfın kapısından yanıma doğru gelen Esin'e, kötü eprisine karşılık öyle bir bakış attım ki, olduğu yerde durup 'sakin ol' der gibi ellerini kaldırdı. Bu haline gülüp kollarımı açtım. Yanıma oturup kafasını göğsüme koyduğunda kollarımı beline doladım ve burnumu saçlarının arasına gömdüm.

''Bir derdin var senin ama söylemiyorsun Tontiş. Kardeşin değil miyim ben senin ?''

''Öylesin ama...''

''Kardeşlikte ama diye bir kelime olur mu hiç? Anlat hadi.'' Kafamı kurcalayan onlarca neden varken, arasından birini seçmek yerine ilk aklıma geleni söyledim.

''Gözlerimde gördüğün şey...Anlıyorsun ya? Neydi o?''

''O'na olan aşkın gözlerine öyle yansımıştı ki; sadece bir anlığına galaksideki tüm yıldızların gözüne kaçtığını sandım.''

Saçlarının arasındaki dudaklarım hafif kıvrılınca, Esin kafasını kaldırıp bana baktı. ''Tıpkı şuan olduğu gibi.''

''Galaksideki tüm yıldızlar gözüme kaçmadı tamam mı ? Buna aşk diyorlar. Yani... Sanırım.'' Aylardır kafamı kurcalayan kelimeyi sonunda söyleyebilmenin verdiği rahatlıkla nefesimi dışarı bıraktım.

Çilekli SütHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin