25.''Fotoğraf.''

581 29 21
                                    

''Sen beni bir kez sevsen, asla herkesleşmem. Mesela bir kasım soğuğunda değil de ; bir ağustos sıcağında titreririm gözlerimiz değdiğinde.''

Defteri kapatıp yerden aldığım bir taşı denize fırlattım. Tam tamına 3 kez sekmişti. Rekorum 8di ve daha ileri gidemiyordum , ya 3 oluyordu ya da 5.

Melek Hoca'nın sonradan verdiği habere göre pazartesi günü kompozisyon yarışmasının konusu açıklanacaktı. Ben de büyük ihtimal 1. olamayarak öğretmenimin güvenini boşa çıkaracaktım ve bu acayip berbat bir şeydi.

Konu Cumhuriyet veya onun gibi resmi bir konu üzerine olursa , 1. olamayacağım gerçeği kesinleşirdi. Bir konunun içinde duygu yoksa , bende olmazdım. Her duygusunu en derin şekilde yaşayan birinden duygusuzca bir metin yazmasını istemek saçma olurdu zaten.

Üzüntü mü ? En ağırı bende. Sevgi mi ? En safı bende. Mutluluk mu ? İlginç bir kelimeymiş , anlamı ne ?

Omzumda bir el hissedince , yerimde sıçrayarak kafamı elin sahibine çevirdim. Ezgi gülümseyerek bana bakıyordu. Korktuğumu farketmemesi için dua ettim ama kahkaha atmamak için birbirine bastırdığı dudakları dua etmek için geç kaldığımı gösteriyordu.

Hafif ve ılık esen rüzgar saçlarını hareketlendirirken yavaşça yanıma oturdu. Ben de o sırada korkudan olsa gerek ; ritmini hızlandıran kalbime yavaşlaması için beynimden sinyaller gönderiyordum.

Kalbimde beynime geri sinyal gönderiyordu ve sanırım şöyle diyordu ; O yanında otururken ve böylesine güzelken , nasıl yavaşlayabilirim aptal ?

Ve beynimde şöyle diyordu ; biz susalımda Ezgi'yle Bulut konuşsun.

Sonra ben de şöyle dedim ;

''Beni nasıl buldun ?'' Çünkü Ezgi'nin beni nasıl bulduğunu merak ediyordum.

''Şey'' Etrafına bakındı. ''Canın sıkkın olduğunda sahile inersin ve Esin'in anlattıklarından sonra , burada olabileceğini düşündüm.''

''Beni bu kadar iyi tanımanı sevdim.''  Böyle söyledim çünkü beni iyi tanımasını bayağı sevmiştim.

''Birisine değer verdiğinde o hayatının odağında oluyor ve...'' Kafasını bana çevirip devam etti. ''Bilirsin işte , kendini unutup onun her hareketini zihnine kazıyorsun.''

''Sen ve Esin.'' Denize bakmaya devam ettim ama onun kafasını tekrar bana çevirdiğini farkedebilmiştim.

''Nolmuş bize ?''

''Birdenbire benim için bu kadar değerli olmanız ve hayatımın odağına yerleşmeniz garip.''

Kafasını iki yana sallayıp tebessüm etti. Bu tebessüm tam değildi  ama , biraz eksikti. Burukluk gibi bir şey dahil olmuştu o kendimi kaybettiğim gülümsemesine. Nefret ettim ; gülümsemesini olumsuz etkileyen şey neyse , ondan nefret ettim.

''Zaten öyleydik , sadece sen farkında değildin.''

Kurduğu cümleyi anlamadığım için kaşlarımı çatarak Ezgi'ye , ah pardon ; her saç telini ayrı ayrı sevdiğim kadına döndüm.

''Anlamadım , ben mi salağım yoksa bu fazla zekice kurulmuş bir cümle miydi ?''

''İkisi de.'' Hareketlenip ayağa kalkmaya hazırlanırken bir yandan omzumdan çekiştiriyordu. ''Boşver en iyisi. Hadi bir kafeye oturalım üşüyeceksin.''

Dediklerine hak verdim. Yani boşvermeliydim , çünkü hakikaten hiçbir halt anlamamıştım dediklerinden. Ve bir kafeye falan oturmalıydık çünkü o söyleyene kadar üşüdüğümü farketmesemde ellerim buz kesmişti.

Çilekli SütHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin