''Sen beni bir kez sevsen, asla herkesleşmem. Mesela bir kasım soğuğunda değil de ; bir ağustos sıcağında titreririm gözlerimiz değdiğinde.''
Defteri kapatıp yerden aldığım bir taşı denize fırlattım. Tam tamına 3 kez sekmişti. Rekorum 8di ve daha ileri gidemiyordum , ya 3 oluyordu ya da 5.
Melek Hoca'nın sonradan verdiği habere göre pazartesi günü kompozisyon yarışmasının konusu açıklanacaktı. Ben de büyük ihtimal 1. olamayarak öğretmenimin güvenini boşa çıkaracaktım ve bu acayip berbat bir şeydi.
Konu Cumhuriyet veya onun gibi resmi bir konu üzerine olursa , 1. olamayacağım gerçeği kesinleşirdi. Bir konunun içinde duygu yoksa , bende olmazdım. Her duygusunu en derin şekilde yaşayan birinden duygusuzca bir metin yazmasını istemek saçma olurdu zaten.
Üzüntü mü ? En ağırı bende. Sevgi mi ? En safı bende. Mutluluk mu ? İlginç bir kelimeymiş , anlamı ne ?
Omzumda bir el hissedince , yerimde sıçrayarak kafamı elin sahibine çevirdim. Ezgi gülümseyerek bana bakıyordu. Korktuğumu farketmemesi için dua ettim ama kahkaha atmamak için birbirine bastırdığı dudakları dua etmek için geç kaldığımı gösteriyordu.
Hafif ve ılık esen rüzgar saçlarını hareketlendirirken yavaşça yanıma oturdu. Ben de o sırada korkudan olsa gerek ; ritmini hızlandıran kalbime yavaşlaması için beynimden sinyaller gönderiyordum.
Kalbimde beynime geri sinyal gönderiyordu ve sanırım şöyle diyordu ; O yanında otururken ve böylesine güzelken , nasıl yavaşlayabilirim aptal ?
Ve beynimde şöyle diyordu ; biz susalımda Ezgi'yle Bulut konuşsun.
Sonra ben de şöyle dedim ;
''Beni nasıl buldun ?'' Çünkü Ezgi'nin beni nasıl bulduğunu merak ediyordum.
''Şey'' Etrafına bakındı. ''Canın sıkkın olduğunda sahile inersin ve Esin'in anlattıklarından sonra , burada olabileceğini düşündüm.''
''Beni bu kadar iyi tanımanı sevdim.'' Böyle söyledim çünkü beni iyi tanımasını bayağı sevmiştim.
''Birisine değer verdiğinde o hayatının odağında oluyor ve...'' Kafasını bana çevirip devam etti. ''Bilirsin işte , kendini unutup onun her hareketini zihnine kazıyorsun.''
''Sen ve Esin.'' Denize bakmaya devam ettim ama onun kafasını tekrar bana çevirdiğini farkedebilmiştim.
''Nolmuş bize ?''
''Birdenbire benim için bu kadar değerli olmanız ve hayatımın odağına yerleşmeniz garip.''
Kafasını iki yana sallayıp tebessüm etti. Bu tebessüm tam değildi ama , biraz eksikti. Burukluk gibi bir şey dahil olmuştu o kendimi kaybettiğim gülümsemesine. Nefret ettim ; gülümsemesini olumsuz etkileyen şey neyse , ondan nefret ettim.
''Zaten öyleydik , sadece sen farkında değildin.''
Kurduğu cümleyi anlamadığım için kaşlarımı çatarak Ezgi'ye , ah pardon ; her saç telini ayrı ayrı sevdiğim kadına döndüm.
''Anlamadım , ben mi salağım yoksa bu fazla zekice kurulmuş bir cümle miydi ?''
''İkisi de.'' Hareketlenip ayağa kalkmaya hazırlanırken bir yandan omzumdan çekiştiriyordu. ''Boşver en iyisi. Hadi bir kafeye oturalım üşüyeceksin.''
Dediklerine hak verdim. Yani boşvermeliydim , çünkü hakikaten hiçbir halt anlamamıştım dediklerinden. Ve bir kafeye falan oturmalıydık çünkü o söyleyene kadar üşüdüğümü farketmesemde ellerim buz kesmişti.
Yavaşça ayağa kalktım ve Ezgi'yi takip etmeye başladım. Uzun süre sessizce yürüdük. Yürürken bile güzeldi. Sanırım güzel olmayı hobi edinmişti çünkü normal bir insan onun kadar güzel olamazdı.
Sahilin sonuna yaklaştığımda nihayet bir kafenin kapısına yöneldi. Gri renk ağırlık verilerek döşenmiş , tam ortasında şömine yanan , sandalye yerine armut koltukların olduğu bir mekandı burası. Sımsıcak ve içtendi.
Ezgi duvarla camın kesiştiği noktadaki armut koltuğa oturunca bende onun karşısındaki koltuğa oturdum.
''Bu mekanı seçmenin bir nedeni var mı ?''
''Bir nedeni yok , bir sürü var.'' Gözlerini mekanda gezdirirken devam etti. ''Evimden daha fazla rahat hissediyorum burada. Sonra , buraya oturup gelen geçen insanları izlemek çok güzel.''
Bende böyle yapardım Marina Kafe'ye gidip. Ortak bir yönümüzün daha çıkmasına sevinirken bir şey farkettim ; ben onu ayrı olan yönlerimizle de seviyordum.
''Sonra bide gri olması. En sevdiğim renk gri. Ne beyaza ait ne de siyah olabilmiş ; kararsız. Benim gibi.''
''Kendini renge benzetmen garip.'' Hangi normal insan kendini griye benzetirdi ?
''Garip olmak güzel çünkü herkesle aynı olmak korkunç derecede sıkıcı bi'şey.''
Haklıydı çünkü herkesle aynı olmak sıkıcıydı. Tüm o kalabalığın arasında farkedilememek ve yok olmak , berbattı. Genelde hep farklı olmaya çalışırdım ve evet ; farklıydımda. Ama herkes o kadar aynıydı ki , farklı olan birini görünce pek iyi davranmamışlardı açıkçası.
''Siyah.Sanırım ben siyahım. Hayatımın büyük bir kısmı benim için karartıdan ibaret çünkü hatırlamıyorum.''
Ezgi'nin gözünden düşen bir damla yaş mekandaki aydınlatma sayesinde parlamasaydı , o gözyaşının varlığını farketmeyecektim belkide. Neden ağladığını sormak istedim ama sonra vazgeçtim ; insanlara neden ağladıklarını asla sormazdım.
''İyi misin ?'' Sol elinin tersiyle gözyaşlarını silip gülümsedi.
''Sadece kendisini siyaha benzeten başka bir arkadaşımı hatırladım.'' Ona başkasını hatırlatıyordum ve o kişi ona her ne yaptıysa , bu Ezgi'yi üzüyordu.
Hem o kişiyi öldürmek, hem de onun yerinde olmak istedim.
Öldürmek istedim çünkü akıttığı bir damla gözyaşında , tsunamide boğulmuşum etkisi yaratan kızı üzmüştü. Onun yerinde olmak istedim çünkü Ezgi, yaptığı şeylere üzülecek kadar değer veriyordu ona.
''Bulut.'' Biraz bekleyip devam etti. ''Siyahını berraklaştıracak kişiyi biliyor olabilirim.''
&&&
Öncelikle kitabımı takip eden herkesten özür dilerim. 2 haftadır bölüm atmıyorum ama 9. sınıf olduğum için fazlasıyla çalışmam gerekiyo wattpade sık sık giremiyorum. Bu sene çok zor geçicek sanırım. Şuan bile 'edebiyat' sınavıma çalışıyorum :D Bu bölüm çok kısa ve anlamsız farkındayım ama arasıra girip 1 paragraf ekleyip çıkmak zorunda kalıyorum malesef. Ve iki hafta aradan sonra 730 kelimelik bi bölümü az bulduğum için bunu sadece kesit olarak paylaşıyorum çünkü sizi daha fazla bekletmemeye karar verdim.
En kısa zamanda bölümün devamını yayınlarım umarım. Hepinizden özür dilerim tekrar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilekli Süt
Chick-LitÇilekli sütü ne kadar sevdiğini de bilirim.İnan bana seni dünyada kalan son çilekli sütün en son damlasında bile delicesine sevebilirim. Ve sen , beni seversen , yüreğinin beni seven her hücresinden öperim... Bu Kitap 28 Ağustos 2014 tarihinde yayın...