Karşıdan gelen Barış abiyle hızla adımlarımı ona doğru adımladım. Bakışları dalgın ve yerdeydi. Bugünlerde zaten mahallede ki herkesin bakışları böyleydi. Yanına yaklaşınca seslendim ona. "Barış abi!" bir kaç adım ötemde duran adam bakışlarını ilk defa kaldırıp yüzüme baktı. Gözlerinin kızarıklığı sokak lambasının yaydığı loş ışıkta bile belli oluyordu. "Aslan abiyi gördün mü? Gülay teyze arıyor ulaşamıyor bir türlü." Barış abi derin bir nefes alıp başını iki yana sallayacağı sırada bakışları bir yerde takılı kalmıştı. Neye baktığını görmek için bakışlarımı baktığı yöne çevirdim. Gördüklerimle ağzım aralanırken Barış abi bir anda yıldırım gibi yanımdan geçip gitti. Kalbim göğüs kafesime dar gelirken bende hızla ardına düştüm. Aslan abi evlerinin bulunduğu binanın damındaydı ve hiç iyi durmuyordu.
Barış abinin girdiği kapıdan bende hızla gidip peşi sıra merdivenleri arşınladım. Saniyeler sonra dama yetişmiştim ama nefes nefeseydim.
"Aslan ne yapıyorsun orada kardeşim?" Barış abinin sesi kulaklarımı doldurunca onlara doğru adımladım adımlarımı. Aslan abi, Barış abiye dönüp bakmamıştı bile. "Aslan, Gülay teyze seni arıyormuş hadi kardeşim eve gidelim korkutuyorsun beni." Barış abinin tane tane söylediği şeylere onay verir gibi başımı sallamadan edemezken bende konuştum.
"Günlerdir eve gitmiyor muşsun Aslan abi. Kadın özlemiş seni." Aslan abinin başı ilk defa arkaya dönmüştü ama gözleri gözlerime değmemişti. Çıktığı kolonun üzerinde atlayıp Barış abinin yanına yaklaştı, gözlerimin dolduğunu hissetsem de çekmedim bakışlarımı ondan. Harap olmuştu, bitmişti resmen.
Barış abinin tam karşında durduktan sonra bir anda yere çöktü. Barış abi ilk başta ne yapacağını bilmez bir şekilde dursa da fazla zaman kaybetmeden yanına çökmüştü. Aslan abinin sessiz hıçkırıkları kulaklarımı çırmalıyordu resmen. Gözlerimi onlardan alamıyordum. İkisi omuz omuza vermiş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bende onlardan farklı değildim. Ağlarken sarsılan omzum, tıkanan nefesim beni yoruyordu artık. Günlerdir bu haldeydik. Bitmiştik.
"Yapma böyle Aslan ne olur yapma!" Barış abinin çaresizlikle sarf ettiği sözler gecenin sessizliğini bıçak gibi kesmişti sanki.
"Yapamıyorum! Olmuyor! Gitmiyor gözümün önünden gitmiyor!" Sessiz isyanını, çaresiz serzenişini duysam da bende bir şey yapamıyordum. Elimden hiç bir şey gelmiyordu. Aslan abi çöktüğü yerden kalkıp bir kaç adım geri gitti. Abimi kurtarmaya çalışırken kırdığı kolunu kendine doğru çekip askılığın bandını dişlerinin arasına alıp açtı. Sargılı olan diğer elini umursamadan askılığın ipini boynundan çıkarıp gelişigüzel fırlattı. "Benim yüzümden oldu. Ben kardeşimi kurtaramadım!" diye bağırdı. Sargılı olan elini yumruk haline getirip kalbinin üzerine vurdu sertçe. "Buram delindi benim. Buram! O bana 'Beni burda bırakmayın!' diye yalvarırken ben hiç bir şey yapamadım!" Aslan abinin söyledikleriyle koca bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan, geldiğimden beri ilk defa bakışları gözlerimi bulmuştu. Yumruk yaptığı sargılı elinden kanlar süzülüyordu, bakışlarım Aslan abinin gözlerinde olsa da görüyordum. Gözlerindeki o pişmanlık, çaresizlik içime işlerken bir hıçkırık daha koptu dudaklarımın arasından. Karşımdaki adam, Aslan Öztürk. Kardeşim dediği abimi kollarının arasında kaybetmişti.
Karşımdaki adam. Aslan Öztürk, kollarının arasında abimi kaybetmişti... Kardeşini kaybetmişti...•
Bu hikaye için çok heyecanlıyım açıkçası. Yazıp paylaşamıyorum şu aralar ama sınav bittiği an bu hikayeye başlayacağım. Açıkçası geceleri uyuyamıyorum bunu düşünmekten, size de azıcık bi sahneyi paylaşayım dedim.
Hikaye hakkında bi şekillenme oldu mu canlarım?? Yorum yaparak söyleyebilirsiniz.
Öptüm hepinizi.😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE YARASI
General Fiction"Zeliha olmuyor!" dedi başını iki yana sallarken. Elini kalbine götürdü sertçe vururken. "Yemin ederim ki burası senin için atıyor ama burası..." Derken elini başına götürmüştü. "Burası var ya... O kadar şey söylüyor ki ne susturabiliyorum nede haks...