4*Büyük yara

1.5K 88 16
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR...

*

 Zamanı sanki büyük bir güç tutmuş da bir türlü ilerlemiyormuş gibiydi. Zaman... Geçmiyordu. Akşamı zar zor etmiştik. Dün geceden beri uyumayan bedenim artık bitkin düşse de hala gitmeyen misafirler beni yoruyordu. Yalnız kalmamız gereken şu zamanda bir türlü yalnız kalamıyorduk. Annem her göz yaşı döktüğünde biri ortaya çıkıyor 'etme, eyleme, isyan etme...' gibi şeyler söyleyip akan yaşların devam etmesini engelliyordu. Bu sadece annem için geçerli değildi gerçi. Babama, bana ve ablama da aynı şeyleri yapıyorlardı. Bir rahat vermiyorlardı ki iyice içimizi döke döke ağlayalım. İlk duyduğumuz zaman çok ağladık evet ama içimizde ki o acıyı dindirmeye yetmedi. Biz isyan etmiyorduk, biz içimizde ki bu acıyı dindirmeye çalışıyorduk. Anlamıyorlardı. Sanki ağlamadığımız zaman acı çekmiyorduk. Ya da ağlamadığımız zaman kendilerini daha iyi hissediyorlardı... Bilmiyorum ama tek temennim kalan şu son üç kişinin de artık defolup gitmesiydi.

 Mutfakta ablamla birlikte kalan bulaşıkları yıkarken düşündüklerim bunlardı. Kimilerine göre yanlış gelebilirdi bu düşünce sonuçta gelenler de bizim acımıza eşlik ediyordu, bunda gerçekten sıkıntı yoktu ama bizi de bir salsalar daha güzel olurdu sanki. Göz yaşlarım her akmaya başladığında dibimde birinin bitmesinden cidden sıkılmıştım. Daha 24 saat olmamıştı abimi kaybedeli ama anlamıyorlardı. 

Koridordan gelen sesle ablamla birlikte bulaşıkları bırakıp koridora çıktık. Son kalan bir kaç kişi de ayaklanmıştı artık gidiyorlardı. Annemle babamın onları geçirmesini izlerken derin bir iç çektim. Saat gece yarısına geliyordu ve  karşı komşumuz Gülay teyze ve eşi Tarık amca yanlarında Aslıhan ablayla çıkıyorlardı. Onlara bakmayı kesip tekrar mutfağa girdim. 

"Hele şükür gidebildiler!" Ellerimin arasında ki beyaz porselen tabağı suya vurup makineye atarken söylemiştim. Ablam yanıma gelirken kızdı bana. 

"Ne demek o Zeliş? Düzgün konuş kaç yıllık komşumuz onlar acımıza ortak oluyorlar işte." Akmayı bekleyen göz yaşlarımı serbest bırakıp arkamı döndüm. 

"Bir rahat vermediler, acımızı bile yaşamayamadık. Her taraftan çıkıp duruyorlar. Söylesene abla onlar sürekli etrafımızda olursa biz nasıl acımızı yaşayacağız?" Gözlerimden akan yaşı kolumla silip cevap vermesini beklemeden tekrar bulaşıklara döndüm. Kaç yıllık komşuymuş. Bu umurumda mıydı benim? Acımızı bile yaşatmıyorlardı ki. 

"Onlar sadece üstlerine düşen görevi yapıyorlar." Elimdeki bardağı sinirle tezgaha bırakırken arkamı döndüm. 

"Bizi susturmak, ağlamamıza izin vermemek mi görev? Benim ağlamam lazım anlamıyor musun? İçim çıkana kadar, içim dökülene kadar ağlamam gerek. Başka türlü kendime gelir miyim bilmiyorum çünkü!" Ablamın cevap vermesini beklemeden kendimi mutfaktan balkona attım. Göz yaşlarımı rahatça serbest bırakıp ağlarken ablamın gelip bana sıkıca sarılmasıyla ona sığındım. Göz yaşlarım ablamın omzunu ıslatıyor, o da tıpkı benim gibi içli içli ağlıyordu. 

*

 Gecenin birinde, ışıkları kapanmış bu evde herkes bir yerlerde sessizce ağlıyordu. Annemle babam odasına çekilmişti ama annemin ağlayışlarını sessiz evde duyabiliyorduk,  yani en azından ben duyuyordum. Ablam ve eniştem de ablamın eski odasına atmışlardı kendilerini bense mahalleye balkonda oturmuş sokağı izliyordum. Daha önce hiç elime bile almadığım sigaraya bakarken ben de ağlıyordum. Zordu vesselam. İnsanım sevdiği birini kaybetmesi çok zordu. İçen çoğu kişinin söylediklerini göz önünde bulundurursak eğer bu elimde ki küçük şey acımı dindirirdi. Yanaklarımdan süzülen yaşa rağmen başımı yana çevirip güldüm. Ne saçma şeydi o öyle? Kim nerden çıkarmıştı bu saçmalığı? Hadi abimin acısını unuttum diyelim, insan hiç kaybettiği çocuğunun acısını unutabilir miydi? Ya da dindirebilir miydi? Hiç sanmıyordum. 

GECE YARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin