BOL BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYINNNN
KEYİFLİ OKUMALAR.
*
Önümdeki test kitabındaki bilmem kaçıncı sorumu çözerken artık gına gelmişti. Soruyu çözdükten sonra test kitabının kapak kısmını tutup kapattım. Şu sınav geçtikten sonra bunların hepsini evimizin karşısında olan boş arazide yakmaz isem ben de ne olayım! Ömrüm çürüdü şu kitaplardan.
Oturduğum sandalyeden kalkarken masamın üzerinde bulunan boş kupamı elime aldım. Saate gözüm kayınca iç çekmeden edemedim. Aslan'ı düşünmeyeyim diye kendimi derslere veriyordum ama bu sefer de zaman kavramım allak bullak oluyordu. Saat gecenin üçüydü ve bende gram uyku yoktu. İç çekip elimdeki kupayla mutfağa ilerledim. Havalar artık gerçekten çok soğumuştu, masamın altında küçük bir soba olsa da bir türlü ısınamıyordum, halbuki odamda küçücük bir şeydi. Evimizde öyle soğuk değildi ama bir akdeniz kadını olarak maalesef ki bende de ileri derecede kansızlık vardı.
Mutfağa girdiğimde ketılın düğmesine basıp paket sıcak çikolatalardan birini açarak yeni bir kupayı önüme aldım. Üzerimdeki kırmızı polar cekete daha çok sarılırken bakışlarım ayaklarımdaydı ama aklım yine Aslandaydı. Ben ne yapacaktım gerçekten bilmiyordum. Ketıldan gelen sesle sıcak suyu kupaya koyup çay kaşığıyla bir güzel karıştırdım, kaşığı tezgahın içine bırakıp odama geçtim. İçimden ders çalışmak gelmediği için pencerenin önündeki tekli koltuklardan birine attım kendimi. Bakışlarım istemsizce karşı binaya gidip üçüncü katın sol penceresinde durmuştu. Binada sadece o odanın ışığı yanıyordu zaten, bu saatte acaba ne yapıyordu? Hadi ben ders çalışıyordum ya o, o neden bu kadar saat uyanıktı? Biriyle mi konuşuyordu acaba? Kafamın içinde soru işaretleri artarken oturduğum yerden kalkıp yatağımın yanındaki komidinin üzerinde şarjda olan telefonumu elime aldım ve tekrar yerime oturdum. Ekran kilidini açar açmaz aynı anda da interneti açmıştım. Anında bildirimler üstte birikmeye başlamıştı. Tabii kaç saattir telefon kapalıydı. Whatsapp bildirimlerine bakarken onun da ismini görünce yutkunmadan edemedim. Anında elim onun ismine gitmişti. Yaklaşık iki saat önce mesaj atmıştı.
Aslan abi
Uyudun mu?
Bunu yazdıktan yarım saat sonra bir mesaj daha atmıştı.
Odanın ışığı yanıyor ama anlaşılan sen uyumuşsun. İyi geceler
Gelen mesajları anlamsız bir şekilde okumuştum. Çok mu geç olmuştu yazmak için? Bakışlarım odasına gitmişti, ışığı yanıyordu hala. Derin bir nefes alıp yazmaya başladım.
Uyumadım, ders çalışıyordum. Bir sorun mu var Aslan abi?
Bir süre 'abi'yi silsem mi silmesem mi ikilemde kalsam da silmeden gönderdim. O da zaten böyle olsun istemiyor muydu? Sıcak çikolatamdan bir yudum alırken gözlerim telefondaydı, mesajı attıktan sonra on saniye geçmemişti ki önce çevrimiçi oldu daha sonra da mesajım mavi tik oldu. Merakla cevap vermesini bekledim. Yukarıda yazan Yazıyor... yazısı sürekli yazıp sonra siliniyordu ve en son geldi mesaj.
Aslan abi
Yok bir sorun, geç oldu uyu artık.
Gelen mesaja burnumu kıvırmadan edemedim. On saattir bunun için mi beklemiştim. Derin bir nefes alıp cevap yazdım.
Uykum yok sen uyu istersen!
Yazıp gönderdikten sonra yine beklemeye başladım, ben mesaj atmasını beklerken telefon bir anda elimde ötmeye başlarken irkilmeden edememiştim. Ekrandaki Aslan abi arıyor... yazısını görünce yutkunmadan edemedim. Bu saatte beni neden arıyordu! Derince yutkunurken bakışlarım yine penceresine gitti, oradaydı. Gri kapşonlu bir kazak vardı üzerinde, telefon kulağında bana dikmişti gözlerini. Ona baktığımı görünce de eliyle telefonumu işaret etmişti. Telefonu açıp kulağıma götürdüm ama tek kelime etmedim konuşmasını bekledim. O da bir süre konuşmadı sadece nefes alış-verişlerimiz duyuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE YARASI
General Fiction"Zeliha olmuyor!" dedi başını iki yana sallarken. Elini kalbine götürdü sertçe vururken. "Yemin ederim ki burası senin için atıyor ama burası..." Derken elini başına götürmüştü. "Burası var ya... O kadar şey söylüyor ki ne susturabiliyorum nede haks...