14*Darmadağın

1.1K 69 4
                                    

 keyifli okumalar...

*

 Önüme konulan kahveyle başımı kaldırıp kimin olduğuna baktım, Ömer'di. Mahallenin parkında yalnız başıma oturmuş ders çalışıyordum. Evde sıkılmıştım. 

"Yorgun görünüyorsun!" Hemen karşıma oturdu, kamelyadaydık. Bir masa ve iki oturak olan klasik bir bahçe masasıydı işte. Benimde çalışma masam olmuştu yaklaşık 2 saattir. Önümdeki test kitabını kapatıp başımı salladım. 

"Önümde bütün hayatımı etkileyecek büyük bir sınav var, ne yapayım." derken omzumu silkmiştim. Mahallenin girişinde bulunan kafeden olsa gerek iki karton bardakta kahve getirmişti. 

"Sen hangi bölümü istiyordun?" Gülümsedim, önümdeki kahveyi alırken hınzır bakışlarım ondaydı. 

"Doktor olmak istiyorum." Duyduğu şey onu mutlu etmiş gibi gülümsedi. Beni gelişigüzel süzdü. 

"İnşallah tahtımda gözün yoktur?" Gözlerimi devirdim. 

"Yok canım, sen ne alaka?" dedim gülerken. "Sen hangi bölümde uzmanlık yapıyorsun?" 

"Kalp ve damar cerrahisi. Çalıştığım hastanede çok iyi bir kalp damar cerrahisi var, şuan onun asistanı değilim ama çalışıyorum, en kısa zamanda onun ekibine girmem gerekiyor." Sesinde hırs dolu bir tını vardı. 

"Senin altında çalıştığın doktor iyi değil mi?" derken gözlerim kısılmıştı. Kahvesinden bir yudum alırken başını iki yana salladı. 

"Aslında oda iyi ama ben Nejat hocayla çalışmak için taa Antep'ten buraya geldim, tabii o bunu bilmiyorum. Nejat hoca zamanında benim babamın kalp ameliyatına girmişti. Çok tehlikeli bir ameliyattı. Ben o zaman lise 2. sınıftım annemle babam sürekli kendi aralarında konuşurlardı babamın ameliyatının ne kadar zor olduğunu falan konuşuyorlardı, ben de kendi çapımda araştırmıştım tabii. Gerçekten de çok zordu ameliyat, o ameliyattan sağ çıkma olasılığı yüzde 7'di. 7 inanabiliyor musun? Ve o bunu başardı. Nejat hoca bunu başardı. O zamanlar ona hayran olmuştum, ondan sonra zaten doktor olmak için canla başla çalıştım. Ve şimdi buradayım. Tam 9 yıl sonra onun çalıştığı hastanede intörn doktorum." Bütün hikayeyi ağzım açık dinlemiştim. Yüzünde gerçekten de kendinden emin ve gurur dolu bir ifade vardı. Haklıydı da. Ben olsam bende kendimle gurur duyardım. 

"Çok iyiymiş cidden." derken sesim hayranlık dolu çıkmıştı. Yüzünde ki gülümseme silinmezken başını salladı usulca. Yeşil gözleri parlıyordu resmen. "Bende bundan 10 sene sonra belki senin intörn'ün olurum?" derken dirseklerini masaya dayamış Ömer'e bakıyordum. Güldü. 

"Önce bi şu sınavı kazanda." derken kapağını kapattığım test kitabını açmıştı. Gözlerimi devirdim. 

"Kazanacağım görürsün! Başına bela olacağım!" derken sesim kızgın çıkmıştı. Başını yan tarafa çevirip 'tabi tabi' der gibi salladı. Tam ağzımı açmış söylenecektim ki çalan telefonumla susmak zorunda kaldım. Telefonu kaldırdığımda annemin aradığını gördüm, telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim anne?" 

"Kızım neredesin sen, kahvaltı yapacağız ortalarda yoksun?" Ne kahvaltısı bu saatte anne? dememek için zor tuttum kendimi. Kolumdaki saatte baktığımda saat 11'e geliyordu. Bugün pazardı ondan her halde geç kalktılar. 

"Parktayım anne sıkıldım evde parkta ders çalışayım dedim." diyerek söylendim. "Ayrıca saat 11, yeni mi uyandınız siz?" derken kaşlarımı çatmıştım. Ders çalışmak için saat 6'da kalkan ben için gerçekten çok uzaktı bu bana. 11'de uyanmak istiyorum ey hayat, sence ne zamana kısmet olur?

GECE YARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin