YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ BEKLİYORUM CANLAR...
KEYİFLİ OKUMALAR...
*
Evin salonunda oturmuş annemle birlikte televizyon izliyorduk. Gerçi ben izliyor muydum bundan emin değildim, kafam bambaşka yerlerdeydi. Aslan'da yani. Sabah kapının önündeki kavgamızdan sonra kaç kere arasa da telefonu açmaya cesaret edememiştim. İlk defa birini affetmek bana bu kadar ağır geliyordu. Televizyon ekranında geçip giden sahneleri göreyen gözlerle takip ederken dış kapının sertçe kapanmasıyla bakışlarımı televizyondan çekip kapıya döndüm. Oturma odasından görünen kapıda abimin sinirle içeri girişini izlerken anneme döndüm. Elindeki meyve tabağını indirip oturduğu yerde kalkmıştı hızla. Abimin odasına ilerlerken bende peşinden gidip gitmeme konusunda kısa bir tereddüt yaşasam da fazla durmadan annemin peşine düştüm. Annem abimin odasının önünde durmuş abime sorular sorarken abim tek kelime etmiyordu.
"Oğlum cevap versene? Neye sinirlendin bu kadar?" Abim yatağına oturup başını kaldırarak anneme baktı.
"Yok bir şey anne!" dedi, sesini sakin tutmaya çalışır gibi bir hali vardı. Annem kapının önünden ayrılıp abimin yanına çöktü.
"Niye bana hiç bir şey anlatmıyorsun Yalın?" Abimin yerdeki bakışları bu sefer annemi hedef almıştı. Annem devam etmişti. "Ben senin annenim, her şeyde bana gelmen gerekiyor başkasına değil." Bir süre sessizlik hakim olurken odada kendimi fazlalık gibi hissettim. Anne oğul konuşmasında burada olmam manasızdı. Arkamı dönüp odadan çıkarken en son annemin sözleri kulaklarımı doldurmuştu. "O kadar sene uzak kalışımız seni benden bu kadar mı uzaklaştırdı oğlum? Derdini anlatamayacak kadar." Dudaklarımı birbirine bastırıp odama geçtim hızla.
Yatağıma ilerleyip uzandım. Bugün kendimi o kadar kötü hissediyordum ki bu son bir haftadır yaşadığım bulanım bugünün yanında hiç gibiydi. Abimi düşünmeden edemedim. Yalçın abimi... Şimdi burada olsaydı derdimi en güzel o dinlerdi. Acaba yarın ziyarete mi gitseydim? Bu düşünceyle başımı sallarken bulmuştum kendimi.
Cebimdeki telefonumun titremesiyle elimi cebime koydum, telefonu görüş açıma getirirken arayan kişiyi gördüğümde kaşlarım havalanmadan edemedi. Aslıhan abla beni neden arıyordu? Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Aslıhan abla bir şey mi oldu?" Karşı taraftan birkaç cızırtı geldikten sonra cevap gelmişti.
"Yok, yok bir şey olmadı da... Zeliş abin nasıl?" Gelen soruyu algılamakta güçlük çekerken uzandığım yataktan oturur pozisyona geldim anında.
"Sinirli gibiydi, annemle konuşuyorlar da..." dedikten sonra duraksamadan edemedim. "Sen neden merak ettin?" Yoksa abimle Aslıhan abla arasında mı bir şey olmuştu? İyi de aralarında bir şey mi vardı ki bunların?
"Şey... Eve girerken sinirli gibiydi de merak ettim." Sesindeki o tedirginliği ayen beyan hissederken tek kaşım havalanmıştı.
"Hımm." diye mırıldandım. Sen benim abimin yolunu mu gözlüyorsun abla? dememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. İçimden gülmek geliyordu ama yanlış anlaşılmamak için zor tutuyordum. "Ben de tam olarak ne oldu bilmiyorum, dediğim gibi annemle konuşuyorlar şimdi. Ben öğrenince ararım seni." Sesimdeki hınzır tınıyı anlamamıştır umarım.
"Ha.. Tamam, tamam öyle yap sen..." dedikten sonra duraksadı. "Yani şey, bende arayabilirim aslında yada boş ver."
"Abla sen iyi misin?" diye sormaktan kendimi alamadım.
"İyiyim Zeliş'im. Niye kötü olayım?" Bu kadının zeka seviyesinin yüksekliği bütün mahallece bilinirken şimdi takındığı bu tavır istemsizce beni güldürüyordu. Abime aşık mı oluyorsun yoksa canım ablam?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE YARASI
Ficção Geral"Zeliha olmuyor!" dedi başını iki yana sallarken. Elini kalbine götürdü sertçe vururken. "Yemin ederim ki burası senin için atıyor ama burası..." Derken elini başına götürmüştü. "Burası var ya... O kadar şey söylüyor ki ne susturabiliyorum nede haks...