Merhaba arkadaşlar biliyorum arayı çok ama çok açtım çok özür dilerim... Bahanelerim çok çok fazla ama burada sıralamayacağım çünkü yine de bir şekilde zaman bulmam gerekirdi ama bulamadım ya da bulmak istemedim. Neyse size güzel haberlerimde var, artık bir köşe yazarıyım. Tam tescillenmedi ama az kaldı belki birkaç gün ya da bir hafta sonra artık bir gazetede köşe yazılarım yayınlanmaya başlayacak. Tamamen halolduğu zaman buradan sizinle de paylaşacağım ve artık sadece bu mecrada değil başka yerlerde de takip edebileceksiniz. Tabii isterseniz😎😊. Neyse fazla uzatmayayım.
Keyifli okumalar
Bol bol yorum yapmayı unutmayınnnn.
*
Sarı saçlarımı aynanın karşısında tararken aklım başka yerdeydi. Dün o mutfakta olanları hala sindirememiştim, neden böyle bir şey yapmıştı aklım almıyordu. Beni mi deniyordu yoksa kendine mi hakim olamıyordu anlamıyordum. Belki de aklı karışıktı. Her durumda da büyük bir gerçek vardı, Aslan bana karşı bir şeyler hissediyordu. Beni Ömer'den kıskanması, mutfakta sıkıştırması... Salak biri değildim bunu çok bariz bir şekilde anlıyordum ama bana karşı hissettiği şey neydi? Aradan geçen o 7 ayda ne olmuştu da şimdi bu hale gelmişti. Derin bir iç çekip elimdeki tarağı masanın üzerine bıraktım daha sonra sanki dakikalardır o birbirine girmiş saçları ayırmak için uğraşan ben değilmişim gibi gelişigüzel tepemde topuz yaptım. Aynanın karşısından ayrılıp yatağın üzerine bıraktığım kitaplarımı sırt çantasına koymaya başladım. Bugün kütüphaneye gidecektik Özgür ile öyle kararlaştırmıştık. Çantamı sırtlamadan önce kapının arkasındaki askılıkta asılı olan kot ceketimi de üzerime geçirdim. Havalar yavaş yavaş soğumaya başlamıştı.
Odamdan çıkıp mutfağa ilerledim o sırada telefonuma bakıyordum Özgür mesaj atmış mı diye. Atmıştı, üç dakika önce aşağı in diye mesaj atmıştı. "Anne!" dedim mutfakta ki anneme. Kahvaltı hazırlıyordu, bana döndü usulca. "Ben ve Özgür bugün kütüphanedeyiz."
"Kahvaltı yapsaydın Zeliş!" dedi elindeki patates kızartmasını masaya koyarken. Bugünlerde abimden dolayı annem çok güzel hazırlıyordu sofraları. Kıskanmadan edemiyordum. Kızartılmış ekmek kokusuna dayanamayıp bir parça aldım.
"Yok anne ya orada bir şeyler atıştırırım." Dedim sadece. Anneme öpücük atıp arkamı döndüm. Kapının önünden beyaz ayakkabılarımı çıkarıp ayağıma geçirdiğim gibi merdivenleri üçer beşer inmeye başladım.
"Kim o hanzo?" Üst kattan Hasan amcamın sesi gelince daha yavaş ve sessiz bir şekilde inmeye başladım adımları. "Zeliş sen misin kız yine!" Gözlerimi devirdim. Bu apartmanda tam 6 tane genç erkek insan oturmasına rağmen nasıl oluyordu da tek kız olan benim adımı söylüyordu?
"Benim amca! Tamam daha yavaş iniyorum!" diye seslendim bende.
"Sabahın köründe nasıl iniyorsun kızım sen o merdivenlerden! Uyuyan insan var daha yavaş ol!" Amcamın aşağı inen ayak seslerini işitiyordum. O da işe gidecekti her halde.
"Ne yapayım amca ya alışkanlık!" derken dış kapıya gelmiştik bile. O bana üstten üstten bakıp dışarı çıkınca bende kapıyı peşinden kapatıp dışarı çıktım. Kapının önünde dikilen Özgür'e doğru giderken Özgür amcama hitaben konuşmuştu.
"Günaydın Hasan amca!"
"Günaydın Özgür kızım." Amcam bana dönüp konuştu. "Dershaneye mi?" Başımı iki yana salladım.
"Kütüphaneye gideceğiz bugün amca."
"Bizim oradaki mi?" diye sordu. Bizim ordaki dediği yerde işlettiği lokantasının olduğu civar anlamına geliyordu. Bilmem der gibi omuz silkip Özgür'e döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE YARASI
General Fiction"Zeliha olmuyor!" dedi başını iki yana sallarken. Elini kalbine götürdü sertçe vururken. "Yemin ederim ki burası senin için atıyor ama burası..." Derken elini başına götürmüştü. "Burası var ya... O kadar şey söylüyor ki ne susturabiliyorum nede haks...