Yaptığım şeyin büyük bir hata olduğunun gayet de farkındaydım fakat bundan bir kaç dakika önce yaptığım bu hatayı yaptığım zaman hiç hata gibi gelmemişti. Şimdi düşünüyordum, neden böyle bir şey yapmıştım? Kafam karışıktı, hem de çok fazla. Hastanenin kapısına doğru giderken yaptığım hatanın o büyük suçluluk duygusunu omuzlarımda hissediyordum. Hastanenin kapısına gelmiştim ki onun sesini işittim. Peşimden gelmişti, bunu neden yapmıştı?
"Zeliş, bekle!" Derince yutkunurken kısa bir an duraksadım. Yanaklarımda hissettiğim ıslaklığı yok etmek için hızla ellerimi kullanıp arkama bakmadan ilerlemek için bir adım daha attım, anında sert sesi kulaklarımı doldurdu. "Bekle!" Dudaklarımı kemirmeye başlamışken onu hemen yanı başımda hissettim, tam sol tarafımda durmuştu. Kendimi sakinleştirmek için derince bir nefes alıp ona döndüm. Şimdi ne söylemem gerekiyordu? Cidden peşimden gelmek zorunda mıydı? "Bunu neden yaptın?" Siyah gözleri alev alev yanıyordu adeta ve hedefi de bendim. Hiç sekmiyordu, tüm hedefleri vuruyordu bakışlarındaki o ateşler.
"Bilmiyorum." diye mırıldandım. Cidden, ben bilmiyordum. Ben böyle bir şeyi neden yaptığımı bilmiyordum! Allah kahretsin.
"Ne demek bilmiyorum, Zeliş sen ne yaptığının farkında mısın?" Sesi bir anda yükselmişti, etraftan gelip geçen insanların bakışları bize dönünce gözlerini sinirle yumup az hasarsız olan eliyle bileğimden tuttuğu gibi beni bahçeye çekmişti. Kimsenin pek olmadığı bir yere geldiğimizde durmuştu fakat bileğimi bırakmamıştı. "Zeliş, gözünü seveyim bir şey söyle niye yaptın böyle bir şeyi? Ben mi sana yanlış bir şey düşündürdüm? ben mi yanlış bir harekette bulundum sana karşı?" Söylediklerine karşılık ağzım açık yüzüne bakakalmıştım. Ona böyle şeyler düşündürdüğüm için kendimden tiksinmiştim.
"Hayır, hayır öyle bir şey olmadı." derin bir nefes aldım. Yine gözümden akan yaşa mani olamadım. "Ben gerçekten neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum Aslan abi. Sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum ki ben!" O kadar batırmıştım ki olayı, şimdi nasıl düzelteceğimi düşünüyordum. İnsan hiçbir şey hissetmediği insanı neden öperdi ki? "Abimin acısından belki, ben son günlerde ne yaptığımı bilmiyorum. Cidden bilmiyorum." Yaralı olan elinden bileğimi çektim usulca, başka da bir şey söylemeyip arkamı döndüğüm gibi koşarak yanından uzaklaştım.
*
Uzun zaman, çok uzun zaman boyunca evden çıkmamıştım. Hatta odamdan bile çok nadir çıkıyordum. Zaten ablam evine gitmiş, annem ve babamda beni pek umursayacak durumda değillerdi. Abimin acısı, hastane odasında yaptığım o rezillik... Her şeyi unutmak için yaptığım tek şey masamın başına geçip delicesine ders çalışmaktı. İyi geliyordu da. Unutturuyordu her şeyi ama gece yatağa girdiğimde yine üşüşüyordu her şey. En çok da abim. Onsuzluğa alışamıyordum. En ufak şeyde aklıma geliyor oturup saatler boyu ağlıyordum. Yarın kırkı çıkıyordu. Günler çok hızlı geçiyordu. Daha dün yanımdaymış gibi hissetsem de aslında tam kırk gün olmuştu. Abimsiz geçen kırk gün.
Annemden duyduğuma göreyse Aslan _Onu öptükten sonra ona abi diyemiyordum._ iyileşiyordu. Eli artık iyiydi. Ama bir süre daha işine dönemeyecekti. Aslan mücevher tasarımcısıydı ve bunu faliyete geçirmek istiyorsa eğer ellerinin iyi olması gerekiyordu, hala iyi değillerdi.
Odamın kapısının açıldığını duyunca yaklaşık beş dakikadır bakıştığım matematik sorusundan bakışlarımı çekip gelene baktım. Annemdi.
"Zeliha, hadi kızım Gülay teyzenler yemeğe geldiler seni rahatsız etmeyeyim dedim ama sofrayı kurduk." Annemin sözlerine karşılık başımı sallamakla yetindim. Aslanın gelmeyeceğini bildiğim için oturduğum yerden kalkıp odadan çıkarak annemi takip ettim. O hastanedeki günden sonra _yani bir ay falan oluyor._ görmemiştim onu. Ailesi sürekli bize geliyordu ama kendisi gelmiyordu. Buraya gelmemesinin bir çok nedeni vardı, bunlardan biri kesinlikle bendim. Bunun farkındaydım ve buna kızamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE YARASI
General Fiction"Zeliha olmuyor!" dedi başını iki yana sallarken. Elini kalbine götürdü sertçe vururken. "Yemin ederim ki burası senin için atıyor ama burası..." Derken elini başına götürmüştü. "Burası var ya... O kadar şey söylüyor ki ne susturabiliyorum nede haks...