6*Yara bandı

1.2K 77 1
                                    

  OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN CANLAR...

KEYİFLİ OKUMALAR...

*

Bazen insan karşısında ki kişinin yarasına yara bandı olmak isterdi, tıpkı şimdi benim Aslan abi için istediğim gibi. Biliyorum... Biliyorum çok zor şeyler atlattı ve bununla başa çıkmaya çalışıyor. Herkes gibi. Hepimiz gibi. Günlerdir uyumadığı o kadar belliydi ki, göz altları morarmıştı. Yarın ameliyat olması gerekiyordu ve o bitik haldeydi. Yüzü çökmüştü. Barış abinin omzuna dayanmış adımlarını bana doğru atarlarken gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Bu nasıl acıydı Allah'ım? İnsan, neden kardeşiyle bu şekilde sınanırdı? 

 Tam yanımdan geçerken durmasıyla hemen yan tarafımda bana baktığını göz ucuyla görebiliyordum. Derin bir nefes çektim içime, yüzüne bakamadım, gözlerinin içine bakmaya gücüm yoktu çünkü oradaki hayal kırıklığı ve nefreti görebiliyordum. Hayır, bu nefret öyle başka bir insana duyulan bir nefret değildi, Aslan abi kendinden nefret ediyordu. 

"Senin suçun değildi." Diye fısıldadım sessizce. Cevap vermedi bana, yüzümde olan gözlerini çekerek  yanımdan geçip gitmişti. Onun suçu değildi, onca kişi yardıma koşmuştu kimse kurtaramamıştı, bunun farkında değil miydi? 

Onların gittiğini anladığımda, ayakta tutmaya zorlandığım tir tir titreyen bacaklarım daha fazla dayanamadı ve yere çöktüm. Günlerdir durmak bilmeyen gözyaşlarım yine akıyordu. Artık nefret ediyordum onlardan. Sessiz hıçkırıklarım gecenin karanlığına eşlik ediyordu, kimse duymasın diye günlerdir sessizce ağlamaktan yorulan vücudumda bu kimsesizliği fark etmiş gibi hıçkırıklarım artık sesli hale gelmeye başlamıştı.

 Ne hale gelmiştik biz böyle? Abimin gidişiyle ne hale gelmiştik... 

 Zorlukla açtığım gözlerim beyaz tavana kitlenmişti, günlerdir uyumayan bedenim artık pes etmiş ve daha fazla dayanamamıştı. Nerede uyuyakaldığımı  hatırlamıyordum açıkçası.  Ya da nasıl? O kadar yorulmuştum ki bunları düşünmek bile istemiyordum. Üzerinde uyuduğum yatağın benim olmadığını da biliyordum, dışarıdan sessiz tıkırtılar geliyordu. Bu ev bizim ev değildi, onunda pek ala farkındaydım ama bu rahatlık nereden geliyordu işte onu bilmiyordum. Ayağa kalkacak gücüm yoktu sanki. Kafamın içinde sürekli Aslan abinin bakışları dönüp duruyordu. Bu nasıl işti anlamıyordum, o kendine duyduğu hayal kırıklığını, nefretini, çaresizliğini sadece ben mi fark ediyordum çok merak ediyordum. Devran abi ve Barış abide de vardı o bakışlar onlarda da fark etmiştim ama neden Aslan abinin bakışları bu kadar kalbimin acımasına neden oluyordu bilmiyordum. 

 Kaldığım odanın kapısının sessizce açıldığını duyduğumda hızla kapattım gözlerimi, kimin olduğunu bile bilmediğim bir evdeydim. Üstelik buraya da nasıl geldiğimi de hatırlamıyordum. En son Gülay teyzelerin binasının damında yere çökerek ağladığım o berbat sahne vardı aklımın ıssız köşelerinde, gerisi yoktu. 

"Uyuyor hala anne. Baya yorulmuş o da belli, dün de göz altları nasıl şişmişti. Bırakalım biraz uyusun, zaten Züleyha teyze biliyor burada olduğunu." Bu ses Aslıhan ablanın sesiydi. Anlaşılan dün gece Gülay teyzelerin damında uyuyakalmışım, ama buraya nasıl geldiğim hala muammaydı. 

"Yatsın kızım yatsın, çok yoruldu çok üzüldü o da." Bunu söyleyen Gülay teyzeden sonra kapının küçük tiz çığlığıyla kapı kapanmıştı. Gözlerimi açıp derin bir nefes aldım, burnuma dolan yoğun anason ve kehribarın o iç açıcı kokusu gözlerimi tekrar yumama neden oldu. Bu koku Aslıhan ablanın kokusu değildi, Aslıhan abla çikolata kokusu kullanırdı normalde, o zaman ben kimin odasındaydım şimdi? Aklıma kötü kötü senaryolar geliyordu, bu oda Aslan abinin odası mıydı yoksa? Oda mı yoktu beni yatıracak, ya da neden hemen karşı eve götürmek yerine Aslan abinin odası Gülay teyze?

GECE YARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin