23.bölüm

561 55 3
                                    


Her vazgeçiş geri dönüyor gibiydi. Arkada bırakılanlar, bırakılmak zorunda kalanlar sanki hiçbir günahı yokmuş gibi geri dönüyordu. Sanki hiç Ah almamış gibi üzerimdeki hakimiyetini devam ettiriyordu ve bu durum beni baştan ayağa titrettiriyordu.
Hayat bazen çok kolay bazen de çok zordur. Geçmiş arkada bırakılması gereken bir şey ya da bir neden değildir. Şu anımız bile biraz sonra geçmiş olmayacak mı zaten? O zaman her anımız geçmiş olmuyor mu? Herkes için geçmiş geçmişte yaşanmaz , dil öyle söyler ama kalp bunu kaldıramaz. Yaşadıklarımızdan ve yaşattıklarımızdan ' geçmiş geçmişte kaldı biz önümüze bakalım ' diyerek kurtulamayız, kurtulmamalıyız. Şu an beni kaçırdıkları o geçmişi yaşıyordum ve bunu biliyordum. Herkes bilmediğimi, farkında olmadığımı sanıyordu ama farkındaydım işte. Hayat bir şekilde yolunu bulup, kaçtıklarımızı karşımıza çıkarıyordu çünkü herkesçe bilinen bir şey vardı ' nasipten öte yol yok ' tu ve bunu atlamışlardı.

Şimdi sürücü koltuğunun yanında oturmuş dışarıdaki savaş meydanını izliyordum. Ama bu öyle bir savaştı ki kazanan taraf bu savaşta yoktu ve bunu bilen yalnızca bendim. Tıpkı sonunun daha en başından belli olduğu filmler gibi, tıpkı Yeşilçam'ın o vazgeçilmeyen kuralları gibi. Tekrara da vurulsa, oyuncularda değişse, zaman da ilerlese değişmeyecek olan tek şey Sonuydu. Her şey belliydi ama kabul görmüyordu çünkü güç böyle bir şeydi.

Vazgeçilemiyordu.

Çektiğim onca acılara rağmen, kalp unutulmak istenileni unutmuyordu. Olmadığı zamanları yok sayamıyor sanki hep buralardaymış gibi ritmik atışlarına devam ediyordu. Dilim vazgeçtim diye haykırırken, kalbim dilime adeta hükmünü yaşatıp; bu senin verebileceğin bir karar değil diyordu.

Haklıydı.

Kalpte yaşayana sadece kalp karar verebilirdi.

Bugün bir karar vermem gerekiyordu. Ya baştan beri olduğum kişi gibi görünüp öyle davranacaktım ya da olmamı istedikleri gibi görünüp öyle davranacaktım. Ve bu kararı vermek için fazla zamanım yoktu. Agâh oldukça sinirliydi ve gazı köklüyordu. Az önce yani deprem etkisi yaratan adımlarıyla hızla arabaya geçip oturmasından öncesinden bahsediyorum, savaşı bölen ulağın ne getirdiğini bilmiyordum ama sonrasında Agâhın sağa sola el hareketleriyle bir şeyler söylemesinden ,ulağın söylediklerinin hoşuna gitmediğini anlamak için zeki olmaya gerek yoktu. İçimi kıpırtıdan şey yanımda burnundan soluyan adam mıydı yoksa az önceki gerilim miydi? Yerimde huzursuzca kımıldadıktan sonra bakışlarımı hızla kayan yola çevirdim. Gözlerim ormanlık alanı izlerken kalbim sürücü koltuğunda oturan adamı izliyordu. Bu berbat bir durumdu ve bunu itiraf etmek bile midemi bulandırıyordu çünkü kalbim elimde olmadan alıştığı yolundan çıkıyor gibiydi. Kalbimin huzursuzluğu midemi ele geçiriyor ve bedenimi zora sokuyordu. İstemediğim yere doğru usulca yol alıyor, düşüncelerimle engel olamıyordum ki ben mantığımla hareket eden biriydim. Ne oluyordu bana? Buna ne gerek vardı şimdi? Her şey yolunda iken yoldan çıkmanın zamanı değildi. Gözlerimi yoldan çekip Agâha doğru döndüm.

' Ne oldu?'

Cevap yok.

' Şimdi ne olacak? '

Cevap yok.

' Yani bir sonuca varılmadı. Peki gelen çocuk ne söyledi? '

Cevap yok.

' Sen cevap verene kadar bıkmadan sormaya devam edeceğim bunu biliyorsun değil mi Agâh? ' dediğimde bıyık altı gülümsemesiyle bir anlık bakışlarını bana çevirip tekrar yola bakmaya devam etti. Gaza yüklendiğinin yeni farkına varmış gibi hızını biraz düşürüp devam etti. Sıkıntıyla oflayıp tekrar başa döndüm.

ZİRVE ( K. 1 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin