18.Bölüm

1K 81 8
                                    

.

Öpücükler sizin olsun

Kelimelerin ihanetine uğruyorum, son zamanlarda. Sanki artık dökülmüyor kalemime duygularım, sadece yaşatıyor kendini...
Sorguluyorum kendimi bu sıralar.
Hani kalp, atmaktan başla bir şeye yaramazdı? Şimdi neden ruhumu ele geçirmiş gibi hissediyorum? Düşüncelerimi bile kalbim yönetiyor, elimde kalan son mantık kırıntılarını odacıklarına saklıyordu. Bedenim ve ruhum bana aitken bile bende değildi. Sanırım artık şu cümleyi kurabilirdim;
Ben bir hiçim.

Ama içimde bir yerler bunun yanlışlığını haykırırken, kulaklarım sadece kalbimin feryadını duyuyordu.

Çıkış yolu bulamıyordum. Sanki her yolun sonu Ona ulaşıyor, her anıma hükmediyordu. Bir yanım her sonda onunla olmaktan mutluyken diğer yanım her sonu başlangıç kabul ediyordu. Tüm renklerimi siyaha bırakmaya, ona bulamaya, sonsuza dek mahkum olmaya hazırdım. Aşk'a emanet ettiğim ruhumu karanlığa armağan etmeye razıydım.

Tenimde dans eden gün ışığı, soğumaya yüz tutan içimi ısıtmak için çabalıyordu ama ruhum geceden kalma iken bu mümkün değildi. İçimdeki boşluğa sahip çıkan soğuk ve hırçın fırtına, bu sıcaklığa olağan gücüyle meydan okuyordu. Uyumamak için direnen beynim, yorulan kalbime ihanet ediyordu. Dün gece yaşananlar göz kapaklarımı terk etmemekte ısrar ediyordu. Geçmiş bir türlü peşimi bırakmıyordu. Belki de benim bırakmamı istiyordu, kim bilir belki de geçmişin peşinde koşan, onu bırakmayan bendim. Yitip gidenleri düşünen ve üzülen, yeni bir şeyler yaşamaya korkan bendim. Her şey bende bitiyordu bunun farkındaydım ama tüm suç neden bende kalmıştı? her şey giderken neden vicdanıma bu kırıntılar kalmıştı? Ben o kadar mı güçlüydüm? Hem gidenin acısını hem de gidenin bıraktıklarının acısını vicdanıma yük kabul etmişti tüm benliğim. Tüm çırpınışlarım boşunaydı sanki, çektiğim acılara ruhum dayanamıyordu halbuki çoktan kabul etmişti mahkumiyetini.

Büzüldüğüm pencere pervazında kımıldayıp uyuşukluğumu açmaya çalışırken gözlerim odamı yavaş yavaş taradı. Etrafta biriken kağıt yığınları, hemen ayağımın dibindeki boş çikolata poşetleri ve dün geceki kıyafetlerim...

Sanırım vücudum yeterince oksitosin hormonu salgılamıyordu ve bu hormonun eksikliği beni depresyona sokan en büyük etkenlerden biriydi. Diğerleri ise depresyonun ana maddeleriydi yalnızlık hissi, anılar, acılar ...

Zaten benim vücudumun aşk için bir hormon salgılamazdı bu saatten sonra. Eskimeyen eski aşkı, yeni olmayan yeni aşkla atlatmak her iki tarafa da haksızlıktı ama eğer vücudum aynı anda adrenalin, dopamin, serotonin, oxytocin ve vasopressin hormanlarını salgılarsa buna engel olmam imkansızdı çünkü bu hormonlar bir araya gelirse bir nesneye bile aşık olunabilirdi. Düşüncelerimin yoğunluğu ve saçmalığı artık depresyondan çıkmamı işaret ediyordu. Başımı umursamazca iki yana sallayıp, pencere kenarından kalktım. Uyuşan ayaklarımın sızısını görmezden gelerek odamı toparlamaya başladım. Boş çikolata poşetlerini çalışma masamın yanındaki çöp kovasına atıp, dün haykıramadıklarımı yazmış olduğum kağıtları güzelce toplayıp mavi dosyamın içine yerleştirdim. Üzerime aldığım pikeyi yatağıma serip, yerdeki kıyafetlerimi alıp banyoya gittim. Elbiseyi de üzerimden çıkardığım pijama ve iç çamaşırlarımın yanına yani kirli sepetine atıp bedenimi suyun rahatlatıcı etkisine bıraktım. Keşke tüm acılarımın su gibi olsaydı. Bedenime sadece anlık temas edip sonra terk etseydi. Küçük küçük ama yığınla yağsaydı ve aynı geldiği gibi uzaklaşsaydı. Ama buna imkan yoktu çünkü bu da benim sınavımdı ve ben bu sınavdan kalmak üzereydim.
Kızıl saçlarımı şampuanla buluşturduktan kısa süre sonra durulayıp duştan çıkıp üzerime toz pembe olan bornozumu alıp banyodan odama geçtim. Güneş yeni yeni sıcaklığını ayaza hissettirirken daha fazla oyalanmadan üzerime gri kotumu ve üzerine de ince mor kazağımı giyinip, havluyla saçlarımdaki suları kurulamaya başladım. Aynadaki yansımam yüzümün  bana bir şeyler oldu  ifadesine öylece baktım. Bana çok şey olmuştu ve bu çok şeyin çoğu artık ruhumla bir bütündü.

ZİRVE ( K. 1 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin