GÜL'ÜN SÜRPRİZİ - 18

40.2K 1.5K 10
                                    

3 Hafta Önce

Sabah kalktığından beri huzursuzdu. İçinde öyle bir şey vardı ki soluk almasını bile engelliyor sanki nefessiz kalıp ölmesini istiyordu. Gerçi öyle olduğundan emindi. Karısı büyük ihtimal ölmesini isterdi. Ona çektirdikleri, veremedikleri sonunda da ölümüne neden olduğu için ölümünü tereddütsüz isterdi. Cehennem ateşlerinde yanmasını arzu ederdi. Onun sevgisiz yaşamına neden olduğu ve karnındaki bebeğinde ölümüne neden olduğu için başka ne isteyebilirdi ki?

Yaşanılanları, geçmişi, içindeki kahrolasıca azabı unutarak devam etmesini mi? Yeniden eskisi gibi yaşamasın belki de biraz daha ileri gidip mutlu olmasını mı isterdi? Tabi ki hayır. Eda bunların hiç birini istemezdi. Onu sevmemişti belki ama tanımıştı. Kalbinde kötülük yoktu belki ama saf iyilikte yoktu. 

Gerçi kendisinden bin kat iyiydi o. Kendisi bencilce olsa da içinde sevgi barındıramamışken ona laf mı uzatacaktı. O sevmişti. Bencilceydi, kafasındaki adama, hayale duyulan bir aşktı belki ama yine de vardı bir şeyler. Kendisinde ise en ufak bir şey yoktu ona karşı. Lanet olsun. O kadar güzel olduğu halde onu ihtirasla, tutkuyla bile hiç isteyememişti. Sıradan bir macera yaşamak için tutulan bir gecelik kadınlara bile daha fazla arzu duyulurdu her halde. Ama kendi resmen karısı olan bir kadına ilgisiz kalmış sonunda bunu onunda fark etmesine neden olmuştu.

Güzel bir kadın ve kocası tarafından arzulanmıyor. Onun kafasında sadece bunun geçmiş olabileceğini ve kendini aşağılanmış hissetmiş olabileceğini düşünmüştü hep ama elinden bir şey gelmemişti ya da yapmak istememişti. Ne vardı onu bu evliliğe mahkum etmeye? Gidip boşanma davası açamamıştı. Hep onun yapmasını beklemişti ama o da yapmamıştı. İnat etmiş, kazanmak istemişti. Hiç sahip olamadığı olma ihtimali bile olmayan bir kalbi fethetmek istemişti.

Şimdi keşke diyordu. Ona sevdiğimi yalanda olsa söyleseydim. Belki o zaman inadı son bulacak kendi gidecekti. Bunu bile yapmamıştı. Her zaman doğruyu istemiş doğruyu söylemeye çalışmış sonuç ise koca bir azaptı. Şimdi ne doğrular ne de yalanlar bu pişmanlığı, azabı yok edebiliyordu. Hatta gölgeleyemiyordu bile.

Ama sonra aklına kedisini kurtarmak için elinden geleni yapan güzel kadın geldi. Öyle bir şeydi ki Gül Nihal ile birlikteyken yaptıklarını, pişmanlığını, acısını unutur olmuştu çoğu zaman. Bazen öyle bir an geliyordu ki onun yanında bedeni ona tepki veriyordu. Onu kollarına hapsetmek dudaklarını kendine esir etmek geçiyordu aklından.

Tam bir adım atacakken onun gözlerine bakıyordu. Bakıyordu ve onun ne kadar masum, tatlı oluşunu görüyordu. Kendisi gibi bir adamın asla erişemeyeceği buna kalkışmasının bile hakaret olacağı nadide bir taş, nadide bir çiçek. Öylesine harikaydı ki uzak kalması gerektiğini haykırıyordu içindeki yanlışlar, pişmanlıklar.

Gül Nihal’ i daha fazla düşünmemesi gerektiğine karar vererek masasının başından kalktı. Yapılması gereken işlerini bitirmişti, yarına kadar otel kendini idare ederdi. Odasından çıkınca sekreterine “Odamda olacağım. Yarına kadar hiç bir şey için rahatsız edilmek istemiyorum.” Dedi sert bir şekilde. Tam yürümeye başlamıştı ki son anda tereddütle durdu. “Ama eğer dadım olan Elif Hanım arayıp da acil bir konu olduğunu söylerse hemen bildirin. Acil değilse sonra arayacağımı söylersin.”

“Tamam Aslan Bey.”

Aslan Beyin bu gün karısı ile hiç görmediği oğlunun ölüm yıl dönümüydü. Gül Nihal patronunun bugün için kendisini iyi hissetmeyeceğini biliyordu aslında ama sekreterinin patronun odasına kapandığını söylemesi ile kanaati doğrulanmış oldu. Patronunu rahatsız etmek istemiyordu ama yine de onu merak ediyordu. Bir odanın, dört duvarın arasında tek başına acı çekmesine gönlü razı olmuyordu. Üstelik diğer bir mazereti ise bu gün imzalanması gereken önemli evrakların olmasıydı. Bu yüzden karar değiştirmeye vakit bulamadan patronunun yanına gitmek için asansöre bindi.

GÜL'ÜN  SÜRPRİZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin