GÜL'ÜN SÜRPRİZİ - 4

46.5K 1.8K 10
                                    

Elif Hanım camdan dışarıya bakıyordu. Yüzü yer yer üzüntü yer yer mutluluk ile ifade kazanıyordu ama asıl olan düşünceli haliydi. Düşünüyordu, hiç durmadan düşünüyor ama bir türlü çıkış yolu bulamıyordu. Kendisine anne diyen çocuğu tam anlamı ile mutlu göremiyordu. Hep bir eksik vardı hayatında hep bir sevgi eksik kalıyordu yüreğinde.

Genç kadının arkasından yavaşça kocası yaklaştı ve sesini çıkarmadan karısının izlediği çocuğa baktı o da. “Çok fazla düşünüyorsun Elif, sen elinden geleni yaptın.”

“Yaptım mı gerçekten demekten kendimi alamıyorum.” Hala çocuğun köpeği ile koşturuşunu izliyordu. “Belki de anne babasına biraz daha ısrar etmeli, gerçekleri görmelerini sağlamalıydım.”

Karısının beline sarılan genç adam sevdiği kadının saçlarını kokladı ve omzuna başını koyup yine karısının baktığı gibi camdan dışarıya baktı. “Onlar anlamak istemedikleri müddetçe anlatamazsın canım.”

“Ona bak.” Sevgiyle bakıyordu bakımını bebekliğinden beri üstlendiği ve artık on yaşında olan çocuğa. İki gün sonra on yaşı için doğum günü olacaktı. Tüm hazırlıklar ile ilgileniyordu ve bir yandan da en azından o akşam evde olmalarını diliyordu işverenlerinin. “Ne kadar gülse, oynasa, koştursa da yüzüne bak, gözlerinin derinliklerine bak ve onun asıl duygularına göz gezdir. Bazen öyle bir an geliyor ki ne üzgün ne de kızgın oluyor. Sadece hissizleşiyor. İşte o zaman korkuyorum. Onun hislerini tamamen gömmesinden korkuyorum. Anne babasına kızgın olacaksa olsun ama hissiz olmasın. Bu duygusuzluk beni korkutuyor.”

“O hiçbir zaman hissis olamaz hayatım çünkü sen varsın, sana olan sevgisi var.”

“Biliyorum ama benim korkum ailesini bir gün tamamen silebilme ihtimali.  Bu olmamalı.”

“O çocuğu ikimizde tanıyoruz, ne olursa olsun asla duygularından yoksun kalamaz sadece onları saklamanın yolunu bulabilir ama o hep bizim sevdiğimiz bizi seven çocuk olacak.”

Genç kadın kocasının kollarından kurtuldu ve gidip koltuğa oturdu. “Nasıl bu kadar kör olabilir, nasıl bu kadar nankör olabilirler? Ellerinde bir cevher varken nasıl onu yok sayabilirler? Kıymetini bilemezler?”

Adam karısının düşüncelerini anlıyordu çünkü bazen aynı şeyleri kendisi de düşünüyordu. Karşısındaki çocuğu babası yerine balık tutmaya götürmemeli, onunla erkek erkeğe sohbet eden kişi kendisi olmamalı, öz babası olmalıydı. Ve çocuğun en çok güvendiği kişiler de ailesi, kendi kanı, canı olmalıydı karısı ile kendisi değil. “Çok para insanı nankör yapabiliyor. Çok para ve daha çok kazanma hırsı. Ellerindekinin kıymetini sönükleştirebiliyor.”

“Ama bir gün bunun farkına varacaklar. Peki o zaman ne olacak? Belki de çok geç kalmış olacaklar.”

“Elif.” Karısının yanına gidip oturdu genç adam. Bu gün biraz daha halsizdi ve ağrısı vardı ama bunu karısına belli etmemeye çalışıyordu. “Bunları düşünerek kendini harap etme canım. Zamanı gelince ne olması gerekiyorsa o olacak zaten.”

“Ama o benim oğlum gibi ve acı çekmesini istemiyorum. Bana anne dediği günden beri değişti. Artık ailesinin nerde olduğunu, neden gelmediklerini sormuyor. Artık ailesi onunla değil o ailesi ile konuşmuyor. Onlar için bahaneler üretmeyi bıraktı. İçimdeki korku ailesini sevmeyi bırakıyor olma ihtimali. Onun bana değil öz annesine ihtiyacı var. Ben o çocuğu o kadar çok seviyorum ki bencillik yapıp beni seviyor, bana anne diyor gerisi yalan diyemem. Yüreğindeki yerimi biliyorum ve bu beni mutlu ediyor ama bir boşluk var ve onu sadece annesi ile babası doldurabilir biz değil.”

“Elif bak……”

“O büyüdü. Normal olmayan şekilde büyüdü, olgunlaştı. Daha on yaşında ama on beş ya da on sekizlikmiş gibi düşünüyor, konuşuyor. Çok çabuk oldu. Bunun sonu ne olacak. Çocuk olamadan genç bir adama dönüşecek. Her gece ona ılık üst içirmem ya da bazen sarılıp, öpmem dışında çocukluğu kalmadı. İleride ne olacak demekten kendimi alamıyorum, oğluma ne olacak.”

GÜL'ÜN  SÜRPRİZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin