Akşama doğru telefonu çalmaya başladı. Ekranda annesinin aradığını görünce açmamaya kara verdi ama durmak bilmeyen telefona her baktığında belki de önemli bir konudur demekten kendini alamadı. Her ne kadar artık umursamadığını söylese de anne babası dadısının yaşlarında hatta hatırladığı doğruysa dadısı onlardan bir iki yaş küçüktü. Dadısının sağlığı için endişelenirken kanından olan ebebeyinlerini de düşünmeliydi. Yaşlı insanlardı belki de acil bir durum olmuştu.
"Evet." Diyerek cevapladı sonunda.
Karşı taraftan annesinin kararsız sesi duyuldu. "Nasılsın oğlum?"
"Çok iyiyim.
"Sevindim, hep iyi ol."
"Lütfen anne sadede gel. Beni sağlığım için aramadın sanırım."
Bir süre ses gelmedi karşıdan ama sonra "Bu akşam ya da yarın birlikte yemek yiyelim mi oğlum? İstediğin yemekleri hemen hazırlatayım, hem belki gece de burada kalırsın.
"Hayır. Başka bir konu var mı?"
"Lütfen oğlum. Neden reddediyorsun hemen, işin mi var yoksa yanlış bir zamanda mı aradım?"
"Bak anne sen beklide beni sık sık aramaktan sıkılmadın ama ben sıkıldım. Cevap mı istiyorsun? O zaman bir işim yok, yanlış zamanda değil. Akşama Elif annenin yanında olacağım için hazırlanıyorum sadece. Sanırım her şeyi öğrendiğine göre bu kadar sohbet de bizim için yeter hatta çok bile. Kapatıyorum.
"Tamam oğlum. İyi vakit geçir."
Sümbül hanım elindeki telefona öylece baka kaldı. Durmadan deniyordu. Üç günde iki günde bir arıyor ya oğlunu eve çağırıyor ya da kendisi ona gitmek istiyordu ama her seferinde hevesle açtığı telefon yüzüne kapanıyordu. Hem de canını acıtarak. Canını acıtan reddedilmek değil oğlu kendisine anne dese bile anne olarak görmemesiydi. O dadı olan kadını daha fazla sevmesi , önemsemesi bir de ona şefkatle Elif anne demesiydi.
Kendisi koca evde yalnız başına kalmışken oğlu o kadına gidiyordu. O kadının yanında oluyordu her zaman. O kadının sadece para için yanında olduğunu göremiyor muydu akılsız oğlu? Durumdan yararlanıp istediği her şeyi oğluna yaptıran o kadının gerçek yüzünü sadece kendisi mi görüyordu? Kendisi onu o kadar çok severken o kadının sevmediğini anlayamıyor muydu oğlu gerçekten merak ediyordu.
Arkasında ayak sesleri duyunca döndü, kocasının yine giyiniş yemekten sonra dışarı çıkmak için hazırlandığını gördü. "Hazırlanmışsın."
"Evet. Yemek masası hazırlandı mı?"
"Hayır."
"Neden?" diyen genç adam kol düğmelerini düzeltiyordu. "Senin için beklenmeyen hareket. Beş dakika önce masa hazırlanmış olurdu halbuki."
"Aslan gelir belki diye beklettim."
Kafasını karısına bakmak için yönlendiren Orhan Bey "Kabul etti mi?" diyerek merakla sordu ama aslında cevabı karısının yüzünden çoktan almıştı.
"Hayır."
"İşleri vardır. Başarılı bir ş adamı."
"Aynı babası gibi."
Orhan Bey üzerini düzeltmeyi bırakarak büfeye gitti ve kendine bir soda açtı. "Benim gibi olduğunu ya da olacağını düşünmüyorum." Karısını işaret ediyordu sanki elindeki bardağı havaya kaldırarak. "Benim yaptığım hataya düşmeyecek kadar aklı başında."
Sümbül Hanım bu iğnelemeye aldırmadı. "Soda sana uygun değil, ne oldu içkimiz mi bitmiş yoksa hepten yaşlandın mı?"
"Sen elli beş ben ise elli sekiz. Sen ne düşünüyorsun karıcığım, yaşlandın mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL'ÜN SÜRPRİZİ
RomansaTek bir sevgiyi bilen bir adamın Ve ona aşık olan kadının İlmek ilmek sabırla, sevgiyle örülen aşkı.