Ertesi günde genç adam yapılması gereken işlerini yaptı ve kendini yine odasına kapayıp eline içki şişesi ile bardağını alıp koltuğa atıldı. Ama daha bardağı doldurmuştu ki kapısı çaldı. Genç adam önem vermedi ama bardağı ağzına götürdüğünde de ısrarcı olarak çalan kapı onu durdurdu. Bardağını masaya bıraktı kapıyı açmaya gitmek için.
Kapıda Gül Nihal vardı elinde bir tepsi ile. Ve genç adamın yanından hiç utanmadan ya da duraksamadan geçip gitti. Elindeki tepsiyi masaya bırakarak döndü. Aslan ise kapıyı hala açık tutarak genç kadına bakıyordu çatık kaşlar ile. “Çatık kaşlar size hiç yakışmıyor Aslan Bey.” Dedi genç kadın sonra da arkasını dönüp getirdiği tepsiden iki fincana kahve koydu. Oturmadan önce masadaki içki şişesi ile bardağı da kaldırmayı ihmal etmedi.
Aslan homurdanarak kapıyı kapadı, genç kadının karşısına oturarak hem tepsiye hem de çalışanına baktı. Tepsinin içinde kahve dışında bir de pasta duruyordu. Üstelik de hiç sevmediği gibi çikolatalı. “Neler olduğunu anlatabilir misiniz Gül Nihal Hanım?” Sesinde biraz öfke vardı. Zaten bu çatık kaşların izin verdiği kadar ile gözlerinden de anlaşılıyordu.
“Çok bir şey değil canım. Kahve ile pastanın iyi olacağını düşündüm.” fincanını dudaklarına götürdü sonra da tepsi de ki iki tabağı da masaya bırakarak kalkıp tepsiyi de aralarından uzaklaştırdı.
“Kör olmadığıma eminim ama yine de bu karşımda olanları anlamama yetmiyor.”
Cesaretinin kırılmaması için içinden kendini temkin edip sakinleştirerek genç adamın fincanını aldı ve uzattı. “Kahvenizi alın lütfen.”
Aslan sinirleniyordu ama genç kadının ani değişliği, dudaklarının hatta arada elinin titremeye başlamasına rağmen cesareti genç adamı eğlendiriyordu. Madem bu kadar çekiniyor ya da işini kaybetmekten korkuyordu neden bu saçmalıklarına devam etmekte ısrar ediyordu. Bu kadının hiç bu kadar ısrarcı olduğunu daha önce nasıl fark edememişti acaba. İstifini bozmadan çatık kaşlar, soğuk bakışlar ile bakarken elini uzatıp fincanı aldı genç kadının küçük elleri arasından. “Teşekkürler.” masaya bıraktı elindekini içmeden.
“Hayır, kahveyi içmeniz için getirdim köşeye koyup soğumasına izin vermeniz için değil.”
“Huzursuzluğum öfkeye doğru gidiyor Gül Nihal Hanım dikkat edin. Israrcılıktan ya da köşeye sıkıştırılmaya çalışılmaktan hoşlanmam, karşılığını veririm.”
Gül genç adama belli etmemeye çalışarak yutkundu ama azimliydi. Bu yoldan dönmeye niyeti yoktu henüz. “Rica ediyorum, için.” Dedi tatlı bir şekilde.
Ah şimdi de aksiliği bırakmış uysal, tatlı bir kadın pozlarına mı girmişti bu kadın? Ama ne var ki işe yarıyordu. İstemeye istemeye genç kadını kırmayı istemeyerek kahveden ilk yudumu aldı. “Sadede gelin artık. Burada ne işiniz var?”
“Dedim ya. Kahve ve pastanın iyi olacağını düşündüm.”
“Şu anda sizi kovmak inanın çok cazip geliyor. Böylece etrafımda olmazsınız.”
“Lütfen beni yine tehdit etmeye çalışmayın. Ben sizi tehdit ediyor muyum hiç.”
“Gül Nihal Hanım…….”
“Pastanın tadına bakın, seveceksiniz.” Kendi pastasından bir parçayı çatalı ile dudaklarının arasından geçirip tadını ağzının içinden hissetmeye başladı bile.
Huysuzlukla soludu genç adam ve “Ben çikolatalı pasta yemem.” Dedi.
“Neden?”
“Meyveli pastayı tercih ederim de ondan.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL'ÜN SÜRPRİZİ
RomanceTek bir sevgiyi bilen bir adamın Ve ona aşık olan kadının İlmek ilmek sabırla, sevgiyle örülen aşkı.