Genç adam bebek odasının ortasında çocukları ile oynuyordu. Bir yanında Nida diğer yanında Yiğit ortalarına aldıkları çeşitli oyuncaklar ile vakit geçiriyordu. Tek bir oyuncak türü yoktu aralarında çünkü küçük Nida bir bebeği ile oynarken bir çıngırak eline alıyor onu da bırakınca kardeşinin elindekine saldırıyordu.
Küçük Nida doğduğu ilk an attığı feryat ile ne olacağını zaten anne babasına belli etmemiş miydi? O gün ki feryadı hala kulaklarındaydı genç adamın. Kızına bakmış ve bir feryat nidası aynı adı gibi. Belki de bu ismi seçmekle hata etmişlerdi. Küçücük ciğerleri olmasına rağmen istediği şey olmayınca attığı her feryat kulak tırmalayıcı oluyordu hele ki gecenin bir yarısı oldu mu ah anlatacak söz bulunamıyordu.
Yiğit ise kendisinden beş dakika önce doğan ablası gibi değildi. Çok sesiz, sakin bir çocuktu hatta bu yüzden doktora bile götürmüşlerdi ama ne zekasında ne de duymada, ses çıkarmada sorunu vardı. Tek sorunu ablası olmasıydı.
Aslan şimdi ikisine de bakıyordu canlarının. Gerçekten de isimler yanlış olmuştu. Kızı ile nasıl başa çıkacağını bilmiyorken oğlu ile de başa çıkamıyordu ama daha farklı. Kızını susturamazken ya da yaramazlıklarının önüne geçemezken oğlunu da biraz aktifleştiremeye çalışıyordu.
Hiç böyle olacağını düşünmemişti. Birkaç zamandır aklında da bir korku geziyordu o da arkadaşının kız kardeşi olan Yıldız gibi olursa kızı ne yapacaktı? Yıldız iyi bir kızdı, çok cana yakındı o kadar ki onun ağzından kendisi için ağabey sözünü duymak hoş, gurur verici bir duygu olsa da bazı zamanlarda yani kızdığı zamanlarda bir şirrete dönüşen Yıldız çekilmez oluyordu. Yine de öğrenmişti artık o ağzını açtı mı susmayı ve sakinleşinceye kadar gevelediklerine kulak vermemeyi. Çünkü gerçekten de kendini kaybediyordu. Sakinleştiği an ise bir melek haline geliyordu.
Arkadaşı Yaman bir keresinde o olmasa ne yapardım bilemiyorum demişti. O hem ölen ağabeyimden hem de benden çok farklı, hem beni yarım hale getiriyor hem de tam anlamıyla tamamlıyor. Onun asi hallerinde bile rahatlığı, sevgiyi, ailemi yani kendimi buluyorum. Ona sahip olduğum için binlerce defa şükretsem az dostum diyerek kardeşine olan sevgisini, bağlılığını sohbetlerinden birinde çok güzel ifade etmişti Yaman.
Kendi çocuklarına bakınca arkadaşının kardeşi ile kurduğu bağı diliyordu onlar için. Her zaman ne olursa olsun sevgiyle kenetlenmiş kardeşler olmasını istiyordu. Ne okul ne evlilik ne de araya girme ihtimali olan mesafelerin onları ayırmasını istemiyordu. İnşallah öyle de olacaktı. Kurdukları aile böyle devam edecekti.
Aslan yavaş yavaş öğle uykusuna yenik düşmeye başlamış olan oğlunu kucağına aldı beşiğine yatırdı. Alnına sıcacık bir öpücük kondurdu babadan küçük Yiğit’ e hediye.
Zor olmuştu biraz ama sonunda en azından oğlu için bunu söylemek kolaydı, öğle uykusuna alışkanlık aşılayabilmişlerdi hem de beşiği sallamaya gerek kalmıyordu artık. Oğlu yerine yatırıldığını anladığı an dönüp uyku akan gözlerini kapıyordu.
Kızı ise hala zorluk çıkarıyordu yine de sonunda pes edip uyuyordu.
“Evet, Nida Hanım.” Diyerek kızına yöneldi Aslan. “Uyku zamanı tatlım.”
Kızını kucağına aldı beşiğe yöneldi. “Anne birazdan gelir size uyurken öpücüklerinizi de verir.”
Gül Nihal cumartesi günü olmasına rağmen biraz kitapçıya uğramayı istemişti. Yeni kitaplar yarın gelmeden hazırlık yapmayı istiyordu. Kitaplar arasına gömülmek hoşuna gidiyordu genç kadının ve onun eve geldiğinde yüzünde kalıplaşmış gibi kalan mutluluğu genç adamı da sevindiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL'ÜN SÜRPRİZİ
RomanceTek bir sevgiyi bilen bir adamın Ve ona aşık olan kadının İlmek ilmek sabırla, sevgiyle örülen aşkı.