Aslan çalışma odasında masasının başında bilgisayar akranına bakıyor bir yandan da bazı notlar alıyordu zaman zaman. Saat hayli geç olmuştu ama uykusu gelmiş olmasına rağmen yatmaya gitmek istemiyordu. Karısı ise çoktan yatmıştı. Bir anda kapı çaldı, şaşırdı. Evde kendisinden başka ayakta olan biri daha olduğunu bilmiyordu.
“Gel.” Dedi genç adam kimin geldiğini bilmeden.
Kapıdan içeri elinde bir bardak sıcak ballı süt bulunan dadısı girdi. “Uyumadın yine değil mi?”
“Uyumadım Elif anne.” Yaşlı kadının uzattığı bardağı alıp masasının üzerine koydu, yaşlı kadında masanın önündeki koltuğa oturdu. “Sen neden ayaktasın bu saatte. Ben uyuduğunu düşünmüştüm. Kendini yormaya kalkma yine. Tam olarak iyileşmedin. Yoksa seni hastaneye yatırırım.”
Elif Hanım “Saçmalama Aslan. Ben iyiyim. İki ayı geçti ameliyatın üzerinden.” Masanın önündeki koltuğa oturdu. Elindeki sütü de tam önüne ittirdi genç adamın.
“On yılda geçse kendine dikkat edeceksin. Bir kez daha benden bir şey saklamak yok. Dişin ağrıyorsa bile bileceğim.”
“Beni bebek gibi yapma Aslan. İyiyim.”
Kollarını masaya dayayarak öne eğildi. Ciddiydi dadısına bakarken. “Sen o ameliyattan çıkıncaya kadar neler yaşadım biliyor musun? Bir kez daha bana bunları yaşatmana izin vermeyeceğim.”
“Tamam. Başımın etini yeme. Doktorlar artık sapa sağlam olduğumu sana kaç defa söyleyecek.”
“Ben inanıncaya kadar.” Saatine baktı. “Neden ayaktasın? Bir sıkıntın mı var?”
“Yatmıştım ama su içmek için kalktım senin de ışığının açık olduğunu anlayınca uyumana belki yardım eder diye sana ballı süt yaptım.”
Genç adam bardağa tiksintiyle baktı. Çocukluğu sütten kaçmakla ama yine sonunda içmek zorunda kalarak geçmişti zaten ve sevgili dadısı hala arada sırada süt içirmekten geri kalmıyordu. “Yapma ama Elif anne. Ben artık otuz beş yaşındayım hatta birkaç hafta önce otuz altı olduğumu hatırlıyorum. Süt gereksiz bence.” Bardağı öteye itti içmemek için ama dadısının sesi ile bardağı yeniden kendisine çekti.
“Bana bak Aslan çocukluğundaki gibi peşinden koşmam gerekse de o bardak bitecek. Ve bu yaşlı dadına acı da beni peşinden koşturmadan iç. Ama zor yolu da seçebilirsin.” Tehditkardı yaşlı kadın ama bir yandan da gülüyordu. Eski aklına gelmişti. Kendi çocuğu gibi sevdiği, baktığı bu çocuğun üzerine çok düşmüştü. Ona hem kendi sevgisini hem de ailesinin ondan esirgediği ilgiyi tek başına vermeye çalışmıştı.
Aslan “Benimle bir tek sen konuşabilirsin böyle kıymetinizi bilin Elif Hanım.” ve bir dikişte bardaktaki sütü bitirerek işkencesine son verdi. Bunu yapmasının nedeni ondan korkması değildi. Aksine karşısındaki kadına duyduğu sonsuz minnet ve kalbindeki sevginin gücünden kaynaklanıyordu. Üstelik büyüklüğünde sözünü dinleyerek çocukluğunda dinlemediği lafları, dadısının çabalarını, yorulmalarını telefi etmeye çalışıyordu. Üstelik bunun dadısının çok hoşuna gittiğini de biliyordu. “Ama lütfen bu işkence sık olmasın. Çocukken yeterince süt içtiğimi hatırlıyorum.”
Elif Hanım gülerek karşılık verdi. “Ben zamanını bilirim sen hiç düşünme.”
Bardağı masaya bıraktı tüm dikkatini dadısına verdi. Bu saatte yaşlı kadının karşısında oturmasının kesin başka bir nedeni vardı. Kendini nasıl tanıyorsa dadısını da iyi tanıyordu genç adam. “Söyle bakalım Elif anne seni bu saatte uykunu bölecek kadar huzursuz eden ne? Seni tanırım, şu anda bana bir şeyler söyleyebilmek için sabırsızlıkla bekliyorsun. Sonra da tatlı uykuna devam etmek istiyorsun.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL'ÜN SÜRPRİZİ
Roman d'amourTek bir sevgiyi bilen bir adamın Ve ona aşık olan kadının İlmek ilmek sabırla, sevgiyle örülen aşkı.