İki hafta geçmişti. Bu iki hafta da kendini tanımlayamamıştı. Bazen kalkıp bir an da Akasya'nın karşısına çıkmak istiyordu. Karşısına çıkıp anonun kendisi olduğunu söylemek istiyordu. Hata ondaydı aslında. Bir oyun olarak başlamıştı fakat onun dahi planlamadığı şeyler olmuştu. Akasya'nın yazdıkları onu çok etkilemişti. Tabi bu hâle onu getiren de kendisiydi.
"Seni bu kadar düşünceli ilk kez görüyorum. Yoksa bir kız mı var?" diyen amcasına döndü. Amcasıyla çok iyi anlaşırdı. Kafası karıştığı zaman onun yanına gelirdi ve gerçek anlamda amcasıyla konuşunca rahatlardı.
"Çok karışık bir mesele amca. Ama orta da kırılan bir kalp var diyebilirim. " yine aklına o son mesajlar geldi. Her gün açıp okuyordu.
"Belli ki bu kırdığın kalp senin için bir şey ifade ediyor."
"Hayır." diye kendini korurcasına anında çıkıştı. Değerli değildi onun için. Tamam ona karşı farklıydı ama bu onda bir değeri olduğunu göstermezdi.
Amcası hafiften güldü. Gözleri her duygu geçişiyle başka bir renge bürünen yeğenine baktı.
"Değer verdiğin birini kırdığında ve bunun pişmanlığını çektiğinde gözlerin koyulaşıyor. Tıpkı şu an ki gibi." O an bir şey söyleyemedi. Amcasının onu bu denli iyi tanımasına sinirlenmişti. Sahi kendisini bu kadar ele veriyor muydu?
"Ne yapacağımı bilmiyorum." diyerek amcasının dediği cümleyi es geçti.
"Onunla bir şekilde tekrardan başla." diyen amcası pencereye doğru ilerledi. Kafası karışmıştı. Daha çık soru işareti de beraberinde gelmişti.
"Nasıl?"
"Onu da sen düşün evlat."
"Bu nasıl yanlış ya." diyerek sorunun üzerine çizgi attım. Şu iki hafta da kendimi tanıyamıyordum. Kitapların başına her oturduğumda sorulardan önce aklıma o geliyordu. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen her gün aklıma gelmesi saçmaydı. Gerçekten ona hayatımda yer vermiştim. Onu tanımıyordum. Nasıl biri olduğunu bilmiyordum. Şüphelerim Barlas ve Ata Berk'ti ama belki de onları kullanan biri de olabilirdi. Yanındaki arkadaşlardan biri de olabilirdi belki de. En kötüsü de buydu işte. Ne olduğu belli olmayan bir insana hayatımda yer vermiş olmamdı.
Birinin kitapları önümden çekmesiyle başımı sıradan kaldırdım.
"Bu hâlde test çözmen çok yanlış Akasyacım. Senin derhâl temiz bir havaya ihtiyacın var." Betül yine yapacağını yapıyordu. Beni dışarı çıkarma girişimiydi bu. Tebessüm ettim.
"Şuna sen direkt hadi dışarı çıkalım desene."
"Hadi dışarı çıkalım." dediği an ona baktım ve cevabımı anında söyledim.
"Hayır." beklediği cevap kesinlikle bu değildi.
"Ya kızım ne pis bir şey oldun sen" diyerek önümdeki sıraya oturdu. Şimdi ikna etme girişimleri başlayacaktı.
"Sen böyle yaptıkça o anon ne düşünecek biliyor musun, kaçıyor işte rezil oldu diyecek. Onu umursadığını düşünecek." kafamı kaldırdım ve dikkatlice Betül'e baktım. Sinir hücrelerimin canlandığını hissedebiliyordum.
"Dışarı çıkıp gülümsemen lazım. Umursamadığını göstermen lazım. 'Seni takmıyorum bile' havalarına girmen lazım." Bu dedikleriyle sinir kat sayım artıyordu. Betül nereden vuracağını çok iyi biliyordu.
"Betül..." dediğimde bendeki değişimin o da farkındaydı.
"Hadi dışarı çıkıyoruz." diyerek sıramdan kalktım ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Onu takmıyordum. Yani takmıyor gibi görünmeliydim. Gülümseyerek koluma giren Betül'le birlikte dışarıya çıktık. Hava da güneş vardı fakat biraz esiyordu. Gülümsemeye çalıştım. Dışarıya bu ifadeyi vermem gerekti. Banklardan birine geçip oturduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı anonykşklı | Texting
Roman pour AdolescentsOkulun en inek kızını düşünün. Sizce sosyal bir kız olabilir mi? Peki ya telefondan gelen bir mesaj onu bu asosyalliğinden çekip alırsa? ~~ anonykşklı : evet yakışıklı ben ( gönderilmedi ) anonykşklı : selam, ben yakışıklı (gönderilmedi ) anonykşklı...