25

348 41 36
                                    

"Bana şöyle bakmayı keser misin?" Gözlerimi devirerek buzdolabının kapağını açtım.

"Gerçekten anlatmayacak mısın?"

Yiyecek bir şeyler bulma ümidiyle raflara göz atarken iç geçirdim.

"Anlattım ya. Yardım etmeyi kabul etti." Yaslandığı mermer tezgahtan kendini iterek yanıma adımladı.

"Cidden mi Abigail? Bu kadar mı? Nereye götürdü seni? Hem yardım etmek de demek? O adam sırf iyilik olsun diye hiçbir şey yapmaz."

Dolabın kapağını kapatıp bir elimle destek aldım.

"Ashton. Bana güveniyor." Alay eder bir tonda gülüp başını salladı. Sinirlenmemek için görmezden gelmeye çalıştım. "Ben de onun sırrını tutacağımı söyledim. Ayrıca zaten iyilik için yapmıyor. Onun da aradığı cevaplar var." Alaylı ifadesinin yerine ciddiyet bürünürken alt dudağını çiğniyordu.

"Nereye gittiniz?" Ona ters bir bakış atıp yanından geçtim. Arkasındaki dolaba uzanırken sakin kalmak için çabalıyordum. Bana olan güvensizliği sinirimi bozmaya başlamıştı. "Hem bana güveniyor da ne demek? Hani sana güvenmemesi gerektiğini söylemiştin?"

"Söyledim zaten!" Dolabın kapağını sertçe çarparken ses tonuma hakim olamadım. Kollarını göğsünde kavuşturdu.

"Seni böyle manipüle etmesine izin verdiğine inanamıyorum. Yalan söylüyor olabileceği aklının ucundan geçmiyor mu?"

"Evet ama bu almam gereken bir risk!"

Bu kez gereğinden fazla bağırmıştım işte. Beni aptalmışım gibi böyle bir sorguya çekmesinden hiç hoşlanmamıştım. Üstelik ne kadar zor bir zamandan geçtiğimi bildiği halde.

Öfkeyle tam gözlerinin içine bakarken gözlerini kaçırmadı. Çenesini sıktığını görebiliyordum.

"Umalım da bunun sonu kafasına bir kurşun koymamla bitmesin."

Tüylerim ürperse de yutkunurken hala gözlerinin içine bakıyordum. Arkasını dönüp mutfaktan çıkacakken Luke'la karşılaştı.

"Dostum, nereye?"

"Yiyecek bir şeyler almaya." Kapıdan çıkarken söylendiğini hala duyabiliyordum. "Siktiğimin Edward'ı."

Dış kapının çarpma sesini duyunca ben de sinirle Luke'un yanından geçip salona ilerledim. Koltuğa kendimi neredeyse atttığımda kaşları çatılmış sarışın yanıma oturdu.

"Sorun ne?"

"Paranoyak arkadaşın beni aptal bir kız olarak görüyor. Başka bir sorun yok!" Alt dudağını büzerken tek kaşını kaldırdı.

"Pek öyle olduğunu sanmıyorum." Ona yandan bir bakış attım. "Senin için endişeleniyor."

"Kendi başımın çaresine bakabilirim." dedim sinirle. İç çekti. Kıvırcık, sarı saçlarını kulağının arkasına atarken kucağına aldığı yastığın kenarıyla oynamaya başladı.

"Ashton sana karşı sakin ve iyimser olabilir, Abby-"

"Az önce bir adamı öldürmekle tehdit etti beni." İşaret parmağını bana yöneltirken başıyla beni onayladı.

"Dediğim gibi, sana karşı iyimser olabilir." Hafifçe kaşlarım çatılırken diyecek bir şey bulamadım. "Arka planda uğraştığı bir Joe var. Herifin seni bulmaması için onunla resmen akıl oyunları oynuyoruz. Bir de buna Edward'ın eklenmesi ve senin pek de iş birliği yapmaman açıkçası sinir bozucu."

"Çok sağol ya."

"Sadece söylüyorum." Ellerini iki yana kaldırırken masum bir ifade takındı.

 Valentine. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin