"Ne demek olduğu gayet açık değil mi Irwin?" Harry dikiz aynadan ters bir bakış atarken. Ağrıyan başımı ovalarken elimdeki kağıdı sıkı sıkı tutuyordum.
"Madem o kadar açık neden yüksek sesle söylemiyorsun?"
Ashton'ın çenesini sıktığını gördüm. Sonra aslında tüm vücudunun kaskatı olduğunu fark ettim.
"Çok ihtiyacın varsa zevkle söylerim!" Harry konuşmaya devam ederken neredeyse mırıldandım.
"Bu kadar yeter." Ama ikisi de duymadı.
"Baban bir katil. Hem de korkak bi katil! Suçu-"
"Kes sesini!" diye bağırdığımda kelimeleri ağzında kalakaldı. "Durdur arabayı." derken nefesimi kontrol etmeye, bayılmamaya çalışıyordum.
"Abby." Harry şaşkın bir ifadeyle bir saniyeden kısa bir süre dönüp bana baktı.
"Durdur şu siktiğimin arabasını!"
Ani bir frenle dediğimi yaptığında Ashton'ın elini belimde hissettim. Ön camdan fırlamamam için gerekli bir hamleydi. Belimdeki eline uzanıp sıkıca tutarken sertçe kapıyı açıp onu da arkamdan sürükledim.
"Hata yapıyorsun!" diye arabadan bağıran Harry'ye orta parmağımı gösterirken kapıyı suratına kapattım.
Geldiğimiz yönün tersine yürürken Ashton'ın elini bırakmamıştım. Hatta daha sıkı tutuyordum. Sanki bırakırsam düşüp parçalanacakmışım gibi hissediyordum.
Bir anda durup benim de durmama neden oldu. Onu sürükleyebilecek kadar güçlü değildim. Dengemi kaybedeceğimi sanarken kendimi kollarının arasında buldum. Omuzlarımı sarıp beni kendine sakladığında etrafımdaki gürültü yerini uzaktan gelen bir uğultuya bıraktı.
"Sakinleşmen gerek." diyen sesi kulaklarıma ulaşırken dudaklarının saçlarımın arasında gezdiğini hissetmiştim. Ellerim ikimizin arasında sıkışmış göğsünün üstünde duruyordu. Gözlerime dolan yaşları engellemek için derin bir nefes alırken tişörtünü yumruğumun içine hapsettim.
İçime çektiğim koku düşüncelerimi uyuştururken sırtımı sıvazlayan elleri kalp atışlarımı yavaşlatıyordu.
Ashton Irwin. Beni deliliğin eşiğinden tutup çekiyordu.
Kaslarım gevşerken hafifçe başımı kaldırıp ona baktım. Biraz geri çekilmeme izin verdi ama beni bırakmadı.
"Daha iyi misin?" Endişeyle parlayan yeşil gözleri benimkilerle buluşurken bir elini yüzüme çıkarmıştı.
"Edward çoktan inandığı bir cevabı arıyor. Ona inanmak zorunda değiliz."
Başıyla beni onaylarken baş parmağıyla yanağımı okşadı.
"Elbette değiliz. Bu yalnızca bir adımdı." Kalabalık caddede kulağıma ulaşan sesi sakindi.
"Hasta bir adamın yarım yamalak lafları bir adım bile sayılmaz." dedim gözlerimi kaçırırken. Yine de Ashton'ın hafifçe gülümsediğini gördüm.
"Abby," yeniden ona bakmamı sağladı. "Babandan bahsederken geri çekilmene gerek yok. Hem sen her zaman söylemez misin? Her şeye rağmen o senin baban."
"Artık değil."
"Beyninde bir parazit var diye mi?"
Ağzımı açıp konuşacaktım.
Beni hatırlamıyor bile.
Ama bunun üzerine konuşmak istemiyordum.
"Bugün yeterince ağlaklık yaptım." Ashton kaşlarını çatmış bana karşı çıkacaktı ki ona izin vermedim. "Benim evime gidebilir miyiz?"