21

384 29 10
                                    

Göz kapaklarımı delip bana ulaşmaya çalışan ışığa karşı kolumla siper aldım. Yattığım yerde kıpırdamaya başladığımda başımın altındaki yumuşak yastığı fark ettim.

Gözlerimi açarken esneyişime engel olamadım. Hafızamın son demlerini yoklamaya çalışırken doğruldum. Ne kadar uzun bir gece yaşadığımı hatırladım.

Ashton'ın evine gelmiştim. Ona her şeyi anlatmıştım. Ve yine aramızda o engelleyemediğim çekim baş göstermişti. En son bana bir şeyler anlatıyordu. Kanepesinde uyuyakalmış olmalıydım.

Uykum iyice açılıp, bilincim yerine gelirken daireyi gözlerimle taradım. Yatağı dün geceki gibi derli toplu duruyordu. Mutfak boştu. İç çekip önüme dönerken sehpadaki notu gördüm. Uzanıp aldım.

Evinde gibi hisset. Çok geçmeden dönmüş olurum. :)

Oflayıp, elimin kucağıma düşmesine izin verdim. Uyandığımda yanımda olmasını beklemek fazla iddialı bir dilekti zaten. Sonuçta bakıcım falan değildi. Üzerimdeki battaniyeyi kaldırıp kenara atıp ayaklarımı zeminle buluşturdum.

Banyoya giderken kapının yanında duran çantamı gördüm. Ayaklarımı sürüyerek ulaştığım çantadan temiz çamaşırlarımı alıp yeniden banyoya ilerledim.

Kapıyı kilitlerken duştan çıktığımda Ashton'ın dönmüş olmasını umuyordum.

Buhar dolu banyodan çıkarken burnuma dolan kızarmış ekmek kokusuyla gülümsedim.

Gelmişti.

Sırtı bana dönük bir şekilde tezgahta bir şeyler hazırlıyordu. Üzerindeki beyaz tişört sırtında gerilmişti. Saçlarının kıvırcıkları ensesine doğru belirginleşiyordu. Hiç efor sarf etmeden böyle iyi görünmesi biraz sinir bozucuydu. Büyüsünden kurtulmak için dikkatimi dağıttım.

"Hey," dedim ona yaklaşırken. Sesimi duyar duymaz geriye dönüp bana baktı. Yüzüne aydınlık bir gülüş yayıldı.

"Hey," dedi benimle neredeyse aynı tonda bir yumuşaklıkta. "Sen uyanmadan gelmeyi umuyordum."

Kaşlarımı kaldırırken omuz silktim.

"Geç kaldın."

"Öyle görünüyor." dedi gülüşünü bozmadan.

"Ne pişiriyorsun?" diye sordum. Yanına adımlarken kenara çekilip ocağı görmeme izin verdi.

"Sadece omlet ve biraz kızarmış ekmek."

"İdare eder." dediğimde alınmış bir şekilde omzuma vurdu.

"Üzgünüm ama güvenlik servisimizde yemek hizmeti bile yok. Bunlar tamamen ekstra." Kalçamı tezgaha yaslayıp ona döndüm.

"Yani bunlar için ödeme mi yapmam gerekiyor?"

Oyuncu bir tavırla kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Faturaya yansıyacağı kesin."

Tavadaki omleti çevirirken sordum.

"Nereye gitmiştin?"

"Luke'la buluştum." Başımı sallarken aklımdan geçen ilk soruyu sordum.

"Luke da mı evini bilmiyor?" Ocağın altını kapatıp dolaptan bir tabak çıkardı.

"Kimse bilmiyor demiştim."

"Evet ama senin en yakın arkadaşın falan değil mi o?" Tavadaki omleti tabağa kaydırırken cevapladı.

"Bilmek istemediğini kendisi söyledi." Kafam karışmış bir halde ona baktım. "Fark etmediysen diye söyleyeyim babası polis."

Babasının beni karakolda Rick'i öldürmeye çalışmakla suçlayışını hatırlayınca yüzümü ekşittim.

 Valentine. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin