"Abby! Bütün evi taşıman gerekmiyor."
Ashton'ın içerden gelen sesine karşı gözlerimi devirdim. Yanıma çok fazla eşya aldığım falan yoktu. Sadece oyalanıyordum. Çünkü evimi bırakmak istemiyordum.
Bu oda, mutfağım, bozuk kahve makinem... Hepsi kendi ellerimle kazıyıp sahip olduğum şeylerdi. Şimdi tüm bunları bırakmak zoruma gidiyordu. Ama geri dönecektim. Her şeyi halledip, evime dönecektim.
Son bir kez etrafa bakıp, yatağımın üzerindeki çantayı alıp çıktım.
"Sızlanmaya devam edecek misin?" diyerek aynada saçlarını düzelten Ashton'a baktım.
"Neyseki gelebildin. Yolculuk nasıldı?" dedi kinayeli bir tonda.
"Ha ha. Buna ikna olduğuma bile sevinmen ge-"
Çalan kapı lafımı kesmişti. Ashton zafer kazanmış gibi gülerken kapıya ilerledim. Bu kadar saçmalığın içinde bile hiçbir sorun yokmuş gibi davranması açıkçası beni de rahatlatıyordu.
Ta ki kapıyı açıp karşımda görmeyi beklediğim son kişiyi görene kadar.
"Rick?"
Solgun yüzü, lacivert kapüşonlusuyla nefes nefese karşımda duruyordu. Merdivenler onu zorlamış olmalıydı. Sanki düşünmem gereken buymuş gibi.
"Burda ne işin var?" diye sordum. Onu karşımda görünce bana olan ihaneti yeniden hayat buldu. Kanımda zehir gibi dolaşmaya başlayan öfkeyi hissediyordum.
"Abby, beni dinlemelisin." Zar zor nefesini toplayarak konuştu. Bir elini kapıya yaslayarak destek aldı.
"Hiç sanmıyorum." dedim buz gibi bir sesle. Arkamda Ashton'ın olduğunu hissettikten hemen sonra sesini duydum.
"Selam Dick." dediğinde Rick'in gözlerini devirdiğini gördüm.
"Birinden kaçmanın yolu diğerine sığınmak mı?" dedi Ashton'ı görmezden gelip bana bakarak.
"Kimseye sığındığım yok. Ayrıca kaçmıyorum da." Sinirle söylediğim sözler onu hiç etkilememiş gibiydi. Başıyla yerde duran küçük çantayı gösterdi.
"Evet belli oluyor." Gözlerim bir an çantaya kaydı. Ben ona cevap veremeden devam etti. "Sorun değil Abby. Kaçmalısın da zaten. Sadece onunla değil." Yine Ashton'a bakmadan konuştu.
"Dostum senin hayatını kurtardım. Biraz daha kibar olabilirsin." dedi Ashton bir adım öne çıkarken.
"Belki de kurtarmamalıydın." Bu kez Ashton'a baktı. Gözlerinin içine. "Deli bir psikopattan kaçmam gerekmezdi."
Edward'dan bahsettiğini anlamak zor değildi.
"Burda ne arıyorsun?" diye sorumu yineledim.
"Vaktim yok Abby. Neden bilmiyorum ama hastanedeki adamlar gitmişken ordan çıkmam gerekiyordu. Beni öldürmelerine karşı sana bir mektup yazmıştım." Ceplerini karıştırıp buruşmuş bir kağıt çıkardı. "Henüz ölmediğime göre," Kağıdı bana uzattı. Almamak için kendimle savaşsam da engel olamadım. "En azından yüzüne karşı özür dileme fırsatım oldu. Çok üzgünüm Abby. İnan böyle olmasını istememiştim."
"Gerçekten bir şeyler söylemeye başlayacak mısın? Yoksa sen de mi aklını kaybettin?" diye araya giren Ashton'ın önüne geçtim.
"Hangimizi koruyordun?" diye sordum. Neyi kastettiğimi biliyordu.
"Hepimizi." dedi. "Mektubu okuyunca beni daha iyi anlayacaksın. Ama bu adamlardan olabildiğince uzağa gitmelisin."
Ashton'a baktığımda neredeyse Rick'e hak verdiğini görür gibi oldum. Belki de ondan yardım istemeseydim beni kendinden uzaklaştırırdı.
