12-

581 19 0
                                    

Yağmur-

Nasıl yapardı böyle bir şeyi, nasıl dokunurdu bana? Ölmek istiyorum, yaşamak  istemiyorum artık. Kimsenin yüzüne  bakamazdım  artık. Savaş'ın  gözlerindeki  nefreti görünce yerin dibine  girmek istemiştim. Onu kaybetmiştim, dinlememişti  bile beni. Gözlerimdeki  yaşı silip eve girdim.

Telefonumu  elime alıp  Batu'ya mesaj attım.

" Gelip beni al. Evin arkasındaki  parkta  bekleyeceğim."

***

Batu geldiğinde  iki bavulumla  parkta   bekliyordum. Ondan hiç bu  kadar nefret etmemiştim.  Elimde olsa boğar öldürürdüm  onu.

" Güzelim bin arabaya. Yorgunsundur , bugün  senin için  kolay olmadı.  " Bir de utanmadan konuşuyordu. Ondan nefret ediyordum.

Cevap vermeden arabaya bindim. Batu arabaya binip motoru  çalıştırırken  sırıtıyordu. Gül sen gül. Bakalım yanıma yaklaştırıyor  muyum  seni?

Eve geldiğimizde  arabadan  inerken  etrafı inceliyordum. Burası bizim tasarladığımız  evdi. Her bir yanını biz tasarlamıştık. Hayal ediyorduk bir zamanlar, düşlerimizi  süslüyordu bu ev. Ama şuan herhangi bir ev gibiydi benim için. Bir özelliği  yoktu sıradan bir evdi.

" Korumaları  çektim. Sadece evin önündeki  adamlar duruyor. Ne de olsa benimsin  artık hep yanımda  olacaksın. Benden başka kimsen yok."

Cevap vermedim. Boğazımda  kocaman bir yumru vardı. Eğer konuşursam  ağlayacaktım. Güçlükle  yutkundum.

" Bana odamı göster, uyumak istiyorum. Sana geldim diye sevinme. Evet, gidecek bir yerim olmayabilir  ama bana yaklaşmana  izin  vermem asla."

Sırıttı. İğrenç  yüzünü görmek istemiyordum  artık. Bavulumu  elime alıp merdivenlere yöneldiğimde  önüme geçip elimdeki bavulu aldı.

" Ben taşırım. Tamam, sana dokunmam ama kaçmaya çalışmayacaksın. Zaten kaçsan da nereye gideceksin  ki? "

Doğru söylüyordu. Abimin yüzüne asla bakamazdım. Gözyaşlarım yanaklarımdan  boynuma  usulca  akarken  Batu'nun peşinden  gidiyordum. Bir odanın  önüne geldiğimizde  kapıyı açıp içeri girdi.

" Burası senin odan. Yağmur, lütfen rahat ol tamam mı? İstersen duşa gir. Ben aşağıda olacağım. " O sırada bana dönmüştü. Elindeki bavulları  bırakıp yatağın üstüne oturduktan  sonra beni de kendine çekip yanına oturttu.

" Neden ağlıyorsun? Biliyorum mutlu değilsin ama böyle olmak zorunda. Eskisi gibi olacağız."

Gözyaşlarımı  sildim. " Bana ne yaptığının  farkında  mısın? Sevgilim senin yüzünden benden nefret ediyor. Batu, ben abime ne derim? Nasıl bakarım  onun yüzüne? " Sinirleniyordu.

" Kimseye hesap vermek zorunda  değilsin. Sen benimsin. Savaş gidip abinlere bir şey söylemez. Bende bir şey demem. Bırak kaçtığını  düşünsün, zaten bir daha onlarla görüşmeni  istemiyorum. Konu kapanmıştır."

***

Ilgın-

Bir süredir  kafam çok doluydu. Yağmur gitmişti. Neden gittiğini  bilmiyorduk ama Batu'yla gittiğini  öğrenmiştik. Savaş olanlardan bir süre  sonra yurtdışına  çıkmıştı. Ediz'in  de iyi olduğunu  söyleyemezdim Yağmur  gittikten  sonra iyice kendini salmıştı. Kutay ile ortaklığı  sonlandırmışlardı.

İşten çıkar  çıkmaz  evime  gelmiştim. Çekimler  çok  zor geçiyordu. Bazen işi  bırakmak  istiyordum ama bu iş sayesinde kiramı, faturalarımı  rahatça ödediğimi  düşününce  hemen vazgeçiyordum.

**
Şuan pijamalarımı  giymiş  evimde oturuyordum. Yarın haftasonu  olduğu için işe falan gitmeyecektim. Kendime dolaptan bir tane kola alıp salona geçtim. Zil çalıyordu.

Kapıyı açtım. Kutay zil zurna  sarhoş bir hâlde karşımdaydı. Beni ittirerek  içeri girdi. Arkasında da bir adam vardı.

" Kutay, ne oluyor?"

" Kutay, kendinde misin?"

Güldü. " Seni seviyorum. Ama gerçekten  seviyorum. Seni nikah  masasında  terkedip  gitmem, seni cidden seviyorum  be. Beni gör  diye çırpınıyorum lan, gör artık beni lütfen. Az da ben mutlu olayım."

Adamla ikisi salona geçmişti. Ayakta duramıyordu. Yanındaki  adam onu iki eliyle tutmasa yere  devrilecekti. Hemen mutfağa  gidip ona kahve yaptım.

Elimde kahveyle  döndüğümde  çoktan  sızmıştı yerde. Kahveyi  bir kenara  bırakıp  iri  cüssesini  kaldırmaya çalıştım  ama kaldıramamıştım. " Yenge dur, ben kaldırayım." dedi adam.  Şuan  uyanıktı. Kahveyi  içirip  onu ayıltmak  istiyordum  ama kahveyi  içer içmez  kusmuştu.

" Özür dilerim." Tamamen  sızmadan  onu odaya götürmeliydik. 

" Yardım eder misin? Duş alması  gerekiyor." 

" Yenge sen Kutay'a  ne  yaptın  böyle? Ben yıllardır  tanırım  onu ama   ilk kez böyle  gördüm. Neyse, sen temiz kıyafet verir misin? Ben duş  aldırayım ona. "

Odamdaki  dolaptan Ediz'e  aldığım  ama veremediğim  iç çamaşır, tişört, eşofman  gibi şeylerden birer tane çıkarıp  banyoya  koydum. Onlar çıkana  kadar misafir odasını  hazırlayacaktım.Salona geçip Kutay'ın  kustuğu  yeri çamaşır suyuyla  bir kaç kez sildikten  sonra mutfağa geçip  kahve fincanını  makineye koydum.

" Yenge, ben Kutay'ı yatırdım. Arabası  kapının  önünde duruyor. Anahtarını  da komodinin  üzerine bıraktım. İyi geceler."

Gülümseyip adama teşekkür ettim. Kapıyı kilitledikten  sonra Kutay'ın  kıyafetlerini  hızlı yıkamaya atmıştım. Sabaha kadar kururdu.Kutay'ın  üzerini örtmek  için odaya girdim. Uyurken çok tatlı gözüküyordu.

" Sen de gitme Ilgın. Seni bu kadar severken  gitme."

Sayıklıyordu. Bazen insanlar sarhoşken  ne dediğini  bilmezdi ama söyledikleri şey onların gerçek düşünceleriydi. Beni seviyordu. Bunun için onu suçlamayacaktım. Aksine ona bir şans verecektim.

Zoraki SevdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin