Bölüm parçası :HRVY-Told you so
(multimedya'da mevcut..)🍂
Gördüklerimiz karşısında heyecandan yerimizde duramıyorduk. "Aman Tanrım! Burası yıkılıyor kızlar.." dedik hep birlikte unicorn gören agnes misali. Mekân gerçekten inanılmazdı..
İçerisi karanlıktı ama, yüksek tavandan sarkan devasa büyüklükteki taşlı avizelerden yansıyan neon ışık, tüm mekân'a ayrı bir hava katmıştı.
İnsanlar Dj eşliğinde kendilerini müziğin ritmine kaptırmış, deli gibi eğleniyorlardı.. Kısaca gözlerimiz fal taşı modunda herșeye hayran kalmıştık, ve ben daha önce böyle bir yere geldiğimi hiç mi hiç hatırlamıyordum.Şuan Asu'nun ve dostlarının bizi böyle bir yere sokabildikleri için alınlarından sulu sulu öpesim vardı. Tanrım! Bir an önce kalabalığa karışmak istiyordum. İçimdeki küçük dans kraliçesi çoktan twerk yapmaya başlamıştı bile..
Asu bizi oturacağımız bölüme dogru yönlendirdi. Burayı nasıl ayarladığını merak etmiyorduk, çünkü bu tarz yerlerde çalısan dostları olduğunu çok iyi biliyorduk.
Kendimi etrafı incelemekten bir türlü alıkoyamıyordum. Tamam daha öncede bir kaç mekâna gitmisligimiz vardı elbet ama burası artık Nirvanaydı! Ve şuan Hoperlörlerdenen en sevdiğim şarkılardan biri olan "Told you so" çalıyordu. Bu şarkıya bayılıyordum..
"Kızlar sanırım ben buraya aşık oldum!" dedim ağzımda ki suları silerken..
Kızlar da hep bir ağızdan,
"Bizde!" diye bana katıldılar.Bir yandan etrafı inceliyorduk, öte yandan içkilerimiz gelmisti. Ben her zaman ki gibi, alkolsüz kokteyl söylemiştim. (Biliyorum.. Bana bakan alkolün dibine vurduğumu falan sanabilirdi. Ama kaldıramadığımı keşfettiğim günden beri içmeyi bırakmıştım.) Yani malesef bünyem buna pek izin vermiyordu, sapıtma olasılığım oldukça yüksekti..
Bir keresinde yine böyle bir ortamda (Tabiki buranın yanından bile geçemezdi o ayrı..) Alkol'ün beni ne hallere düşürebildiğini hiç bilmeden önce, bir kaç kadeh içmişliğimiz vardı elbet, ama şansa bakın ki o gecenin sonunda kendimi bir masanın üstünde eller havaya yaparken bulmuştum..
Evet güzel zamanlardı.. Ama artık "No alkol" modundaydım..Ama ne olursa olsun şuan ki parçayı da asla kaçıramazdım..
Kızları da peşimden sürükleyerek kalabalığa daldım ve çılgınca dans etmeye ve kalçalarımı sallamaya başladım. Kendimi övmek gibi olmasın güzel dans ettigimi söylerlerdi..Bir süre kudurup, ter attıktan sonra
Şarkı değişince, bizde ufak ufak yerimize doğru yürümeye başladık. Ben ellerimi saçlarımın arasından geçirerek umutsuzca serinlemeye Calışıyordum. Ortam çok sıcaktı!Kızlara;
"Siz geçin, benim bir lavaboya gitmem lazım." dedim. Onlar yerlerine geçerken, ben etrafıma bakarak Kadınlar tuvaletinin yolunu bulmaya çalışıyordum..Sonunda kalabalığın arasından sıyrılıp Kadınlar tuvaletini gösteren tabelâyı bulabildiğimde, hiç vakit kaybetmeden kendimi içeriye attım, ama bayağı bir kuyruk vardı.
Hemen aynada kendime şöyle bir baktım. Saçlarımı biraz havalandırdım. Ellerimi ıslatıp boynuma dokunup serinlemeye çalıştım. Danstan dolayı hafiften bir ısınmıştım ama gece yeni başlıyordu..Üzerimde, hiç de dikkat çekmeyen(!) Turuncu iki parcadan oluşan, kısa bilekten pantolon ve göğüs dekolteme yakışan bir büstiyer vardı..
Buğday tenli olmamdan dolayı bu tarz renklerin bana yakıştığını biliyordum, ve giyerken hiç tereddüt etmiyordum..Boynumda da sadece çok sevdiğim, ve neredeyse hiç cıkarmadığım anahtar kolyem vardı..
Benim icin anlamı büyüktü, çünkü, Babam bunu bana On sekizinci yaş günümde hediye etmiş ve;"Kızım sen cok değerlisin, benim en değerlimsin, en kıymetlimsin..
Bu kolye aslında sadece bir sembol belki, ama sadece gercekten senin kıymetini,degerini bilecek, Seni gercekten sevecek ve en önemlisi fikirlerine önem verip seni dinleyebilecek O adam için sakla!"Demişti..
Canım Babam iki yıl oldu sen gideli..Kolyemin ucunu tutmuş, aynada kendime bakıyordum. İster istemez biraz duygusallaşmıştım..
Evet babacım.. Dediklerin hep aklımda.. Asla beni anlamayan, gercekten sevmeyen, beynimin içini değilde, sadece yüzeydekini gören ve beni anlamak için hiç bir çaba harcamayan, sığ birini hayatıma asla sokmayacağım!!Neyse..
Bu kadar duygusallık yeter! Bunları düşünmeye devam edersem eğer, birazdan makyaj falan kalmayacaktı..
Nihayet ellerimi kurulayıp, son birkez kendime bakıp lavabodan çıkmak için davrandım. Ama tam kapıdan çıkarken lanet topuğum bir şeye takılıp tökezlememe neden olunca, neredeyse yere kapaklanacakken, ilahi bir şekilde güçlü bir çift el tarafından düşmeden havada yakalandım!Daha ben neler olduğunu anlayamadan, sert ve kaslı bir bedene, hemde İRİ(!) bir bedene yaslanıyordum.. Bir süre aklımı toparlayabilmek adına bu pozisyonda kalmaya devam ettim lakin, bir yerden sonra toparlanmam gerektiğinin farkındaydım. En sonunda kendimi toparladım ve teşekkür etmek için kafamı kaldırıp baktığımda ise tam anlamı ile nefesim boğazımda takılı kaldı..
Aman Tanrım!
Bu Zeus değil miydi?O gözler... Tüm dikkati ile tepeden tırnağa titrememe sebep olacak şekilde kalkık kaşlarının altından bana bakıyordu..
Bir kere her şeyden önce adam çok İriydi(!) yani gerçekten iriydi..
Sanırım en az Bir doksan vardı. Uçlarının rengi hafiften açılmış olan, dalgalı Kahverengi saçları omuzlarına dökülmüş. Yüzünde ise kısa sayılmayan sakalları vardı.
Kalın dudakları hafifçe yukarı kıvrılmış, bana sorgularcasına tepeden bakıyordu.. Gözlerim bir an istemsiz bir şekilde ellerine kaymıştı. (Şu meşhur yıldırımı nerede diye..) Sonra daha fazla saçmalamadan hemen kendimi toparladım."Ben.. Teşekkür ederim.. Kusura bakmayın.. Neye takıldım bilmiyorum.." diye aptalca gevelemeye çalışıyordum.
O Kalın davudi sesi ile cevap verdiğinde, önce ne dediğine tam kulak veremediğim için anlayamadım, ama sonra cümleyi bitirip sustuğunda, beynim dediklerini tekrarladı ve bir anda büyü bozulduverdi..
"Sorun değil küçük hanım, daha dikkatli olursan böyle durumlara maruz kalmazsın!" dedi eğlenen kibirli bir tavırla..Pardon!!
Ben durumun komikliği ile sinirim bozulmuş bir halde kendime gelerek;
"Verdiğiniz inanılmaz(!) tavsiyeye mutlaka uymaya çalışacağım teşekkürler!!" dedim gözlerimi devirerek.. Acayip sinir olmuştum. O kimdi ki bana tavsiye veriyordu Tanrı aşkına!? Arkamı döndüm ve topuklarımı yere vura vura yürümeye başladım, ağzımdan onunda duyabilecegi bir sesle;
"Kalın kafalı, kendini beğenmiş Hanzo!" diye söylenerek oradan uzaklastım.. (Bilerek de duyurmuş olabilirim bilemiyorum..) Her neyse.. Sanırım haketmiști..
Son sahnede Azra😉
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PATRON [Yarı texting] [TAMAMLANDI]
عاطفيةMasama doğru yaklaştı, ve tam karşımda durdu. Eğilerek iki elini de masaya koydu. Yüzüme doğru biraz daha yaklaşarak, sanki bir sır veriyormuş gibi kısık sesle; "Biliyor musun? Gözlerini deviriyorsun.. Ve ben ufaklık, göz deviren yaramaz ve gamzel...