22.BÖLÜM~🕸️

14.5K 466 42
                                    

🍂

Sabah'ın ilk ışıkları üzerimize çiğ misali dökülürken, her yanımı kaplayan huzur ve tamamlanmışlık hissi gözlerimi açmama engel oluyordu..

Çünkü gözlerimi açarsam eğer, sanki bir anda herşey buhar olup, hiç yaşanmamış gibi, ellerimden, bedenimden, hafızamdan, silinip de gider korkusu,tüm benliğimi sarmıştı..

Dün gece yaşadığımız ne varsa, benim için öylesine değerli, öylesine kutsaldı ki..

Yirmi beş yıl boyunca, gün yüzüne çıkarmadığım, kırılması mümkün olmayan, sağlam sandıkların içinde kimselere göstermeden muhafaza ettiğim neyim varsa. Hiç tereddütsüz! Yanımda boylu boyunca uzanmış, beni kaybetmekten korktuğu en değerli varlığıymış gibi, kollarının arasında sıkı sıkı tutan. Tüm korkularımı ardımda bıraktıran. Beni herşeyiyle tamamlamış olan adam'a ellerimle teslim ettim..

Düzenli nefes alışı, derin bir uykuda olduğunu gösteriyordu. Bu da benim onu rahat rahat izleyebileceğim anlamına geliyordu.

Omuzlarına gelen dalgalı saçları beyaz yastığa dağılmış, birazı da benimkine taşmıştı. Kalın kalkık kaşlarının birinde büyük bir kesik izi elmacık kemiğine kadar devam ediyordu bu da ona daha tehlikeli bir hava veriyordu.(Bunu bi ara sormalıydım?)

Bir erkeğe göre uzun olan kiprikleri, uykusunda, yosun yeşili gözlerini perde misali örtmüştü..

Normalde sakallı erkekler bana çekici gelmezdi. Ama ellerimi onun'kilerden uzak tutamıyordum.. Sanki erkekliğe örnek yaratılmış gibi onda hiç bir şey kötü durmuyor, aksine doğal bir cazibe katıyordu..

Kalın dudakları bıyık ve sakalının arasından bile insanı günaha davet ediyordu..Tanrım! Onu izlerken bile tüm bedenim açlık hissediyordu resmen..

"Hiç böyle hissettin mi?" Diye sormuştu.

"Açlık,özlem,ihtiyaç..."

Bu söylediklerinin hepsini şuan yoğun bir şekilde hissedebiliyordum!

Ah baba! Ne kadar da haklıymışsın!
"Zamanı gelince hissedeceksin kızım!" Demiştin.. Tüm kalbimle hissedebiliyorum.. Teşekkürler.. iyiki seni dinlemişim..

"Neden gülümsüyorsun ufaklık?" Diye Sabah mahmurluğuyla iyice kalınlaşmış sesi ile kulağımın dibinde sorunca.
Daldığım anıdan sıyrılıp, resmen korkudan sıçradım!

"Ah Tanrım! Kalbime indirecektin be adam! Sen ne zamandır uyanıksın?..

"Sabahtan beri, aç aç! Beni izlerken ağzının sularını göğsüme akıttığından beri, bebek..!"

"Ah hayır! Olamaz! Çok pisliksin! Bu çok utanç verici!" Dedim. Yüzümü çıplak göğsüne gömerek. Çok güzel kokuyordu..

Kolları ile beni daha çok sıkarak,
"Söylesene ne hayal ediyordun? Gerçekten?" Dedi. Gülerek..

"Susarmısın artık! Beni utandırıyorsun! Birşey hayal etmiyordum. Sadece seni izliyordum." Dedim.

"Utanınca çok tatlı oluyorsun ufaklık! Ve ben tatlıyı çok severim.." dedi. Yanağımı ısırırken, çığlık attım! "Tanrım sen gerçekten mağara adamısın! Beni ısırmış olamazsın!" Dedim. Gülerek..

"Seni uyarmıştım ufaklık! Gamzelerin içimdeki sapığı uyandırıyor diye.. Canım çekti! Ne yapabilirim?"

Böyle söyleyince, dün gecenin anıları bir bir gözümün önüne geldi.. O kadar yavaş ve nazikti ki! Böyle iri bir adamın bu kadar zarif olabileceğini düşünmezdim.. Sanırım beni ürkütmekten yada canımı yakacağından korkuyordu.. Ama yakmadı.. Tamam belki birazcık... Tanrım ne geceydi!

"Kaşındaki yara nasıl oldu?" Diye sordum. Konuyu değiştirmek için..

"Bundan 6 yıl önce, Somali'de çocuklar için kurduğumuz, sağlık çadırlarından birinde, Türkiye ve yardım sever bir kaç orta doğu ülkesinden gönderilen ilaçların sayımını bitirmiş, kendi çadırıma dönüyordum ki, birşey unuttuğumu hatırlayıp tekrar çıktığım çadıra döndüm. İçeriye girdiğimde oranın yerlisi olan iki kişi, ilaç ve başka sağlık ekipmanlarını çantalarına dolduruyorlardı!"

"Nasıl yani?! Neden böyle birşey yapıyorlardı ki? Sonuçta siz onlar için uğraşıyorken, ilaçlar çocuklar için olmasına rağmen hemde!" Dedim lafını şaşkınlıkla keserek..

"Ufaklık herkez senin gibi iyi niyetli değil malesef.. Hele de yoksulluktan hergün binlerce insanın öldüğü, savaş halinde olan bir ülkede..

Orada öyle şeyler dönüyor ki! Açlık ve hastalık çok masum kalıyor! Güçlü olanın kazandığı illegal bir ortamda insanlar herşeyi yapabilir güven bana! Adamlar çaldıkları ne varsa kara borsadan, daha pahalıya ihtiyacı olan insanlara satacaklardı. Ve sana şu kadarını söyleyeyim orada insanların neredeyse hiç parası yok! İnsanlar para bulabilmek için organlarını satıyorlar. Ve buda organ mafyaları için çok büyük bir pazar! Anlatabildim mi?

Anlattıklarını şok olmuş bir şekilde dinlerken, aslında hergün haberlerde duyduğumuz bu olaylara, nasılda aşina olmuş olduğumuza inanamadım! Bu dejenere dünyanın içinde nasıl da herşey normal gelmeye başlamış!!

"Doğru Diyorsun! Peki sonra ne oldu? Onlar seni farketti mi?"

"Tabiki farkettiler ve ben çaldıkları hiç bir şeyi kesinlikle onlara bırakmayı düşünmüyordum. Dolasıyla engel olmaya çalışırken, aralarından bir tanesi elinde tuttuğu (etil alkol) şişesini kafama geçirdi! Ben yüzümden göğsüme akan sıcaklığı algılayana kadar dünya bir anda karanlığa gömüldü! Gözümü açtığımda çadırlardan birinde kafamda sargı ile yatıyordum. Neyse ki diğerleri arbedenin sesini duyup yetişmişler. Yoksa o iki yerlinin beni sağ bırakmaları imkânsız dı!"

"Tanrım!! Ölebilirmişsin!" Dedim korkuyla. Çok büyük bir kaza atlatmış.. Düşününce içim panikle kasıldı!

"Dediğim gibi ufaklık orada hayat çok farklı.. Ama buraya döndüğüm için mutluyum. Hayatın insana neler getireceğini nasıl süprizler yapacağını bilemiyorsun.. Karşıma seni çıkardı! Tıpkı Samada gibi..

"O da ne demek? Anlamı nedir?" Diye sordum.

"Somali dilinde Cennet demek ufaklık.."

"Samada.." gerçekten de öyleydi..

****

Sevgili okur bu bölümü (Alan walker-Sabrina carpenter farruko- On my way) şarkısı ile okuyun mükemmel uyumlu oluyor. öpüldünüz..

Xoxo😘

(Şarkı multimedyada mevcut.)

PATRON [Yarı texting] [TAMAMLANDI] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin