(multimedya'da ki karakter Burak Arslan)
🍂
Yaşadığımız olayın üstünden iki hafta geçmiş, bu arada bir kaç güzel havadisle şirkette ayrı bir sevinç yaşanmıştı. İlk'i İsviçre de tedavi görmekte olan Selim bey'den gelmişti.
Üç gün önce, Selim bey ile beraber İsviçre'ye giden, Ebru Hanım ile anneleri bir olan ağabeyi Burak bey'den telefon gelmişti. Burak bey büyük bir sevinçle Selim bey'in durumunun iyiye gittiğini, ve en fazla 1 ay'a kalmaz Türkiye'ye dönüş yapacaklarının müjdesini vermişti.
Bu haber ile başta Bora ve Ebru hanım olmak üzere hepimiz çok sevinmiş ve mutlu olmuştuk.İkincisi ise yapılacak yardım gecesinin günü ve mekanı belli olmuştu. Ve dolayısıyla biz dahil herkes'i ne giyeceğim telaşı sarmıştı.
Davet, iki hafta sonra 13 Ağustos Salı günü, Bahçeköy Kilyos tarafında bulunan, büyük Heaven's Garden da yapılacaktı.Ve en önemlisi, yapılan röportaj kanalda yayınlanmış, bazı(!) bölümleri haliyle kesilmişti. Ama asıl dikkatimi çeken şey ise, ben yanlarından ayrıldıktan sonra röportaj'ı yapan hatunun sorduğu son soruya Bora'nın verdiği cevaptı.
Hayatında değer verdiği birinin olduğunu açık bir şekilde belirtiyor du. Bu cevap karşısında soruyu soran hatun hayal kırıklığına uğrasa da benim için anlamı büyüktü..
Evet o gün biraz abartmış olabilirdim. Ama duygularıma engel olamayışım tamamen benim suçum değildi..
Sonuçta sevdiğiniz adam başka bir kadının önünde soyunuyorsa, ve bu adam herkes tarafından merak edilen süper seksi bir dev ise eğer! Kim olsa benim verdiğim tepkiyi verirdi bence..
Adam şimdiden magazin gündemini meşgul etmeye başlamıştı. Gazetelerde yazılan yazılarda şu röportaj da bahsettiği ama adını vermediği hayatında ki insanı kurcalamaya başlamışlardı bile.
Asıl kötü olan ise, dedikodu kazan'ınca ortaya atılan iddiaya gore, bahsettiği kişinin Pelin Suavi olduğu ile ilgili söylentiydi.
İşin gerçeğini bilmem, hatta Bora ile neredeyse her gece birlikte olmam bile bu yazılanları okuduktan sonra çıldırmama engel olmuyordu.. Resmen korktuğum başıma gelmişti. Ve buda yetmiyormuş gibi canım sürekli tatlı çekiyordu ne alakaysa.. Sinir stresten resmen iştahım açılmıştı..
Bu hafta yeni rutinim haline gelen, tatlı krizimi gidermek için, kafeterya'nın tatlı vitrini'nin önünde durmuş, en büyük tiramisu'yu seçmeye çalışıyordum.
Artık tatlı seçerken ne kadar transa girdiysem, arkamdan birinin yaklaştığını haliyle hiç hissetmedim bile."Kızım biraz daha böyle yemeye devam edersen, bu kurban büyük ihtimal yedi kişi sana girecekler haberin olsun!"
Berkant'ın sesini duyduğumda istemeden savurduğum küfür, kafeterya'nın duvarlarında yankılandı.
"Hay s*çyim! Ya siz hepiniz bana sinsice yaklaşma konusunda el birliği mi yaptınız Tanrı aşkına!"
"Ops! Yavaş kızım senin ağzın ne ara bu kadar bozuldu be?"
"Berkant'cım gördüğün gibi dalmışım değil mi? İnsan bir ses çıkarır, bir işaret verir geldiğini belli etmek için değil mi? Ama yok! Siz beni bir gün kalpten götüreceksiniz bu gidişle.. Betül bir, sen iki!
"Azra'cım bence sorun bizde değil güzelim. Asıl sen bu aralar fazla dalgınsın. Ve bu hafta özellikle bu vitrinin önünde dalıyorsun niyeyse.. Sahi hayırdır sen ne iş böyle iştahın zıvanadan çıktı. Şaka bir yana kilo aldın sanki.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PATRON [Yarı texting] [TAMAMLANDI]
RomanceMasama doğru yaklaştı, ve tam karşımda durdu. Eğilerek iki elini de masaya koydu. Yüzüme doğru biraz daha yaklaşarak, sanki bir sır veriyormuş gibi kısık sesle; "Biliyor musun? Gözlerini deviriyorsun.. Ve ben ufaklık, göz deviren yaramaz ve gamzel...