Vuslat'ın bugün annesi gelecekti. Kalp kırarak konuşmayan son derece naif bir insan olsa da oldukça titiz bir kadındı annesi. Eksik gördüğü şeyleri mutlaka belirtirdi. Bu yüzden dünden beri evi dip bucak temizleyip düzenlemişlerdi.
Hazırladığı ikramları da kontrol ettiğinde her şey hazırdı. Zil çaldığında koştur koştur kapıyı açtı. Annesnin elini öpüp sarılırken hafiften gözleri nemlenmişti. Annesini özlüyordu.
İçeri geçtiklerinde annesi Vuslat'ın düzenine ve ikramlarına göz attığında yüzünde memnun bir ifade vardı. Böylece Vuslat'ın üzerinden büyük bir yük kalkmıştı. Birlikte salona geçip oturduklarında Efe de ananesinin kucağındaydı.
"Sen işe ne zaman dönmeyi düşünüyorsun kızım?"
"Efe daha çok küçük. Onu büyütmeden, ona doymadan işe dönmek istemiyorum. Hem biliyorsun yıllardır çalıştım biriktirdim. Bankada epey bir para birikmiş duruyor."
"Sen daha iyi bilirsin. Baban sen işe döndüğün zaman Efe'yi bize bırakabileceğini söylüyor. Ona bakmak konusunda oldukça istekli."
"Efe erkek olduğu için değil mi? Hala bu isteğinden vazgeçemedi. Benim evladım kız olsa yine bu teklifi yapacak mıydı? Hiç sanmıyorum." derken doğruları dile getirmişti Vuslat. Babası bir kez bile kendisiyle vakit geçirmezken Efe'yi kucağından indirmiyordu. Kendi öz evladı erkek değil diye bağrına basmayan adam kız torununa mı bakacaktı?
"Ben artık onu öyle kabullendim kızım. Kaç yaşına gelmiş, değişir mi artık? Hem Efe'yi gerçekten seviyor. O da böyle bir insan. Arkadaşlarına fotoğraflarını gösterip gururlanıyor."
"Keşke bir kez de benimle gururlansaydı anne. Ne yapmam lazımdı bunun için. Okulda birinci oldum umrunda olmadı, mesleğimi elime aldım yine öyle." derken sesi kederliydi Vuslat'ın.
"Ben seninle gurur duyuyorum kızım." dediğinde annesinin yanına gidip kedi gibi kıvrıldı. Annesini seviyordu Vuslat. Sadece Ahsen'in oyunlarına gelmesine, sürekli ona inanmasına dayanamıyordu. Hoş kendisi dahi onun oyununa geldiyse kalbi saf annesinin gelmesi daha normaldi.
Annesiyle güzel güzel vakit geçirirken bu arada Aras gelmiş yemekleri hazırlayıp kayınvalidesi ve karısını yemeğe çağırmıştı.
"Kızım yemekleri kocan mı hazırladı? Hay Allah ayıp oldu. Bilsem hemen yapıverirdim bir şeyler."
"Yemekleri genelde Aras yapıyor zaten anneciğim. Kimseye ayıp olduğunu falan yok. Telaş yapma."
"Hii, olur mu öyle şey kızım. Evde karısı varken erkeğin yemek yaptığı nerede görülmüş?"
"Daha çok görülse iyi olur anneciğim. Çünkü ben de evi temizliyorum, kahvaltıyı hazırlıyorum, Efe ile ilgileniyorum. Hayat müşterek. Şuan çalışmasam da Aras ile aynı mesleği yapıyoruz. Sırf kadınım diye her şeye ben koştururken Aras'ın yan gelip yatması daha mı doğru?"
"Aman kızım yüzyıllardır bu böyle. Baban daha bir bardağı alıp mutfağa götürmüş değil. Kaldı ki yemek yapacak. Nasıl ikna edebildin kocanı?"
"İkna etmem gereken bir durum olmadı. Zaten Aras aileden de bunu gördüğü için yadırgamıyor. Kayınvalidem özellikle bu durumun üzerine çok düşmüş. Erkekler diye oğullarını pohpohlamamış. Ben anlamıyorum, erkekleri yetiştiren kadınlar. Onlardan şikayet eden yine kadınlar. Aslında her şey bizim elimizde değil mi? Anneler oğullarına sorumluluk yüklemediği için böyle gelmiş böyle gidiyor malesef. Ama ben de oğlumu babası gibi yetiştireceğim."
"Haklısın kızım. Artık devir değişiyor tabi." deyip kızına hak vermişti. Bu işleri hep kendi görevi olarak gördüğü için sorgulamak, eşinin yardımını talep etmek aklına bile gelmemişti hiçbir zaman. Gözlemlediği kadarıyla kızının rahat ettiğini düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA-II (TAMAMLANDI)
General Fiction"Saçma sapan konuşma canım kardeşim. Bak kardeşim diyorum. Biliyorsun ben Berna ile birlikteyim. İsterse dünya güzeli olsun. Benim onunla karşılaştığımda tek gördüğüm Oz Büyücüsü'ndeki yeşil renki cadı. Hadi yemeğine devam et. Benim de canımı sıkma...