Kapının çalmasıyla birlikte gözlerimi hafifçe açtım, karşımda beni pekte sevmeyen kardeşim vardı.
"Abi arkadaşların geldi seni çağırıyorlar". İçimden ah unutmuşum! Diyerek hızlıca tuvalete koştum işimi hallettiğim de ise kıyafetlerimi giydim. İki dakikanın sonunda arkadaşlarım karşımdaydı
"Bizi de iyice beklettin oğlum nerede kaldın?" dedi Mücahit, Melis ve Nisa ise başını salladı. Onlara alarmı kurmayı unuttuğumu söyleyerek evden çıktım, Arnavut taşlı kaldırımların sonunda sarı tosbağamız bizi bekliyordu.
"Eee Fatih bugün arabayı sen sürersin herhalde"
"Çok ısrar ediyorsan seve seve sürerim Nisa" diyerek bir gülücük attım açıkçası bu kıza hastaydım, güzelliği bir yana karakteri, davranışları tam bana göreydi.
"Ego kasmayı bırak da direksiyona geç Fatih Bey" dedi Mücahit kötü niyet bulunmayan ama imalı bir tonla
"Emredersiniz Patron" diye güldüm.
Kemerleri bağladıktan sonra haydi bakalım diyerek arabayı çalıştırdım.
"Bugün büyük gün Fatih sür bakalım kampüse!" sesini duyunca rotayı kampüse çevirdim.
İçimden iyi ki tarih bölümünü seçtim diyordum ne kadar Türkiye şartlarında çalışma alanları kısıtlı olsa da dostlarım ve kendi birikimlerim sayesinde şimdiden büyük işlere imzamızı atmıştık en büyüğüne ise birazdan atacaktık.
"Heyecandan ölüyorum gençler bu bizim dönüm noktamız olacak!"
"Ha ha şimdiden büyük konuşma Mücahit"
"Amaa Melis niye böyle diyorsun ki yalan mı söylüyorum?"
"Aşıklar biraz susarsanız neyin ne olduğunu göreceğiz" diyerek konuyu kapattım ve kampüsteki bölüm odamızın kapısını çaldım.
"Girin!" sesini duyunca hızlıca kapıyı açtım. Karşımızda Türkiye'nin en eşsiz tarihçilerinden Fuat Kemerli vardı. Bize oturmamızı söyledi, heyecanla onun ne diyeceğini bekliyorduk ki
"Gençler bu bulduğumuz şeyin eşi benzeri yok unutmayın..."
"Biliyoruz üstat" dedim güleç bir tavırla, bana asabi bir bakış attı o an dondum
"Lakin bu sizin ölümünüze neden olabilir bunu biliyorsunuz değil mi?"
Bu lafı duyduktan sonra odada derin bir sessizlik oluştu, ölümde neydi yani ne alakaydı derken Melis "ne!" diye açık bir tepki verdi bizim gözümüz ise profesörün ağzından çıkacak kelimelerdeydi.
"Bulduğumuz büyülü parşömenin sizi tam olarak nereye götüreceğini bilmiyoruz. Taş devrine de gidebilirsiniz, ortaçağa da hatta bundan on yıl önceye de yani şansınız nereye gideceğinizi belirleyecek"
Derince yutkundum aman allahım bu mantıken doğruydu, parşömen bir tarih yada bir mekan sunmamıştı sadece şifreler bizi geçmişe götüreceğini öne sürüyordu oda kesin değildi. Biz derin derin düşünürken Profesör boğazını temizledi ve bize acı bir bakış atarak
"Hepiniz pırlanta gibi gençlersiniz isterseniz bu işten çekilin nihayetinde ölümde olabilir lakin hayatta kalırsanız hiçbir insanın yaşayamayacağı bir deneyim elde edeceksiniz. Belki de adınız tarihe altın harflerle yazılacak"
Ben kitlenmişken, Mücahit kendin emin ve tok bir tonla "Bize sonuna kadar güvenin hayatta kalacağız"
"Ama çok tehlikeli Mücahit"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kașif
Science FictionKaşif, kendine has anlatımıyla yazılmış Aşk, dostluk, macera, fantezi ve Bilim kurguyu içinde bulunduran bir hikayedir. Ünlü Tarihçi Fuat Kemerli dört öğrencisine bir parşömen hediye eder. Bu parşömeni kullanan dört kişi kendini geçmişte bulacağını...