Nisa ve bana oturmamız, dinlenmemiz için belediye binasında ayrı bir oda verildi. Yavaş yavaş sakinleşiyor, öfkemi soğutuyordum fakat Nisa'ya her baktıkça tüm insanlığa olan nefretim tazeleniyordu. İçimden "Neden?" diye haykırdım. Mutlu olamayacak mıydım? Tek isteğim sevdiğim kişiyle bir ömür geçirip ölmekti...
O çok sessizdi, titriyordu. Yüzüne dikkatlice baktığımda teninin ciddi anlamda solduğunu fark ettim. Gözaltları mordu anlıyordum ki uzun zamandır uyku çekmemişti, çekememişti. Bir an uzaklara dalan gözlerini bana çevirdi ve hafifçe tebessüm etti. İçim parçalanıyordu Allah bilir aklından neler geçiyordu?
"Nasıl hissediyorsun?" dedim sesim buruktu.
"Ağrılar, vesveseler katlanılamaz bir hal aldı Fatih." Gözünden bir damla yaş aktı
"Her şey düzelecek" dedim "Sadece bana biraz zaman vermen lazım..."
Dalgın bakışlarını yine bana çevirdi
"Korkarım ki her şey için çok geç olacak." Ardından öksürmeye başladı.
"Lütfen böyle konuşma."
Oturduğu yerden bana doğru geliyordu ki oturmasını söyledim. Hemen kalktım ve onun önüne çömeldim. Öksürüğü biraz daha artmıştı.
"Biliyorum Fatih beni çok seviyorsun."
"E...evet."
Öksürdü
"Benim için her şeyi yapar mısın?"
"Tabii ki"
"Senden tek bir şey isteyeceğim" öksürüğü garip bir hal almıştı ağzından iki damla kan aktığını gördüğüme yemin edebilirim.
"Söyle canım."
"O gün geldiğinde güçlü olacaksın, yıkılmayacaksın."
Ellerini tuttum
"O gün gelmeyecek, izin vermeyeceğim."
Gülümsedi.
"Bazı şeyleri istesek de değiştiremeyiz Fatih bunu bilmelisin."
Sessiz ve çaresizdim.
"Kendini de suçlamamalısın."
Birbirimize hızlıca sarıldık. Sanki bu bir elvedaydı...
"Dünya dönmeye devam edecek... Seni sevecekler... Seni anacaklar. Belki benim özlemimi çekeceksin. Güzel günlerimizi hatırlayacaksın. Gözlerimin kapandığı anı aklına getirince için burkulacak..." Nisa bunları kulağıma fısıldıyordu. Ardından mutlu bir sesle kulağımdan uzaklaşıp yüzüme baktı.
"Ve günün sonunda öteki tarafta buluşacağız..."
Mutlu haliyle bana saniyelerce baktı ta ki o güzel dudaklarından oluk oluk kan akana kadar.
"Ne oluyor!" diye bağırdım. Çıldırır gibiydim, ağzından kan akıyordu, rengi solmuştu. Hemen nabzını kontrol ettim... o... o artık atmıyordu. Yere yığılacaktım neredeyse, dünyam kararıyordu. Ayak seslerinin yaklaştığını duyuyordum fakat kafamı yere çarpmamla bilincimi kaybettim.
Gözümü açtığımda gözümün kuruduğunu hissediyordum. Bir yataktaydım yanı başımda Fuat Hoca ve Raven vardı. Hemen kalkacaktım ki bir uyuşukluk hissetmeye başladım.
"Nisa nerede?" diye sordum kekeliyordum.
Fuat Hoca oturduğu deri koltuktan kalktı ve mendiliyle gözlerini sildi.
"Üzgünüm evlat."
"H..Hayır!" ses tellerim yırtılana kadar bağırmıştım sanki. Raven'in doktoru çağırmasıyla bayılmam bir oldu herhalde iğne yapmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kașif
Science FictionKaşif, kendine has anlatımıyla yazılmış Aşk, dostluk, macera, fantezi ve Bilim kurguyu içinde bulunduran bir hikayedir. Ünlü Tarihçi Fuat Kemerli dört öğrencisine bir parşömen hediye eder. Bu parşömeni kullanan dört kişi kendini geçmişte bulacağını...