Bölüm 17

67 14 4
                                    



Yatağımdan hızlıca fırladım ve köşe başında duran Jean'ın kılıcını elime aldım. Kapıyı açmamla koridordan fırlamam bir oldu. Etraf birden karardı sanki ay dahil tüm ışık kaynakları bir anda sönmüştü. İlerlemeye devam ettim fakat yön duygumu kaybetmiş gibiydim

"Hey neredesiniz!" diye bağırdım fakat kimseden cevap gelmedi sesim sanki boşlukta dalgalar halinde yayılıyordu.

"Neredesiniz!" diye yine bağırdım ama derin sessizlik devam ediyordu.

JEAN ORADA MISIN?

JEAN....

Fakat Jean'da ses vermiyordu. Yalnızdım her zamanki gibi.

Korkma Fatih sadece ilerle...

Ya neden ilerliyorum ki?

Bir çıkış yolu bulmalıyım, Nisa'yı bulmalıyım

Deli olacağım kendi kendime konuşuyorum Allah Kahretsin.

"Biri cevap versin lütfen!" bu sefer dizlerimin üstüne çökmüştüm. Karanlık kendini mat gri renge bıraktı şuan azda olsa bir şeyleri seçebiliyordum.

Allah kahretsin...

Her yer kan içindeydi... hayır her yer değil sadece önümde kan vardı.

Özellikle mi çizilmiş bu?

Evet özellikle çizilmiş bir yol gibiydi sanırım bir sadist benim bu kandan çizgiyi takip etmemi istiyordu. Korkarak kılıcımı sıkıca tuttum ve çizgiyi koşar adım takip ettim. Bir ses yükseliyordu fakat aldırmadan ilerledim en sonunda ses daha da artmıştı bu bir kahkahaydı.

"Çok mu komik sadist orospu çocuğu..."

"Hala zavallısın"

Ellerim titriyordu

"Öyle mi?" dedim ve bağırır bir şekilde "Çık da zavallıyı göstereyim sana!"

Birden karşımda takım elbiseli, siyah yüzlü siluet belirdi

"Çıktım göster bakalım." Sesinde garip bir naiflik vardı. Hiç düşünmeden kılıcımı kafasına salladım fakat kılıç birden toz halini aldı...

"Siktir!"

Adam elini sert bir yumruk yapıp suratıma geçirdi hemen yere kapaklandım sanki duvar çarpmıştı.

Erkekliğin yüzde doksanı kaçmaktır KAÇ FATİH! Diye iç geçirip arkama bile bakmadan koşmaya başladım.

"Benden kaçamazsın... Ben her yerdeyim... Zavallı..." sesler her yerde dalgalar halinde yankılanıyordu. Nefes nefese kalmış bir şekilde durdum, alnımdaki teri sildim.

"Nereye kadar kaçmayı düşünüyorsun?... Ben her yerdeyim."

Bu ses çok yakından gelmişti, kafamı arkama çevirmemle o lanet şeyi görmem bir oldu. Sağ elini boğazıma getirdi ve ayaklarımı yerden kesti. Derin bir kahkaha attı ve

"Çok büyük acılar yaşayacaksın acıyorum sana..." dedi.

Bağırarak gözlerimi açtım her yerim ter içindeydi.

Allah'ım çok şükür rüyaymış

"Bu bir işaretti fatih."

Anlamıyordum Jean'da mı rüyayı görmüştü?

Sen rüyayı gördün mü?

"Seninle birlikteydim dostum fakat kitlenmiştim, hapsolmuştum sesim çıkmıyordu."

Anlıyorum.

Çok terlediğimi düşünüp kendime tahsis olan odadaki küçük banyoya girdim ve bir güzel yıkandım.

Ortaçağ'ı yaşıyor gibiyiz fakat bu odada banyo var garip değil mi?

"Bilmem Fatih. Bu kadar şey yaşadıktan sonra banyo sana garip mi geliyor?"

Farklı bir bakış açısı...

Üstümü başımı giydim ve odama geçip yatağıma oturdum. Saçımı havluyla hızlıca kurulamaya başladım.

Hey Jean fön makinesi var mı burada?

"O da ne?"

Unut gitsin dostum.

Fön makinesi olmadığına göre saçımı havluyla kurutmaya devam ettim. Kapım hızlıca açıldı hem de hiç çalınmadan. Gelen Nisa idi yüzünde korkunç bir ifade vardı. Elinde kanlı bir hançer vardı

"Bu... Bunu başucumda buldum Fatih!" sesinde çok derin bir korku vardı.

"Hey hey sakin ol" diyerek sarıldım ve elinden hançeri aldım ardından yatağa oturmasını işaret ettim.

"Karanlık bir siluetti Fatih evet Karanlık!"

"Sakin ol hayatım. Panik yapmadan anlat."

"Karanlık siluet başımın ucuna kadar geldi yüzünü göremiyordum fakat çok korkutucuydu! Bana gülümsedi hissettim. Ardından... ardından bıçağı boynuma doğrulttu ve boğazımı kesti."

"Canım bu dediğin gerçek olamaz."

"Yemin ederim Fatih! Odamda her yer kan içinde."

Sarıldım ve her şeyin geçtiğini söyledim fakat içimde derin bir korku ve panik vardı.

"Öyleyse odana gidelim ve bakalım ne dersin?" dedim.

"Ne... ne olur oraya gitmeyelim lütfen!"

"Tamam canım sakin ol geç yatağa uyu dinlen." O sırada pek inanmasam da boğazına hafifçe göz attım.

Allah kahretsin! Jean görüyor musun?

"Evet dediği gerçek olabilir boğazında kesik izi var."

Burada bir şeyler dönüyor.

"Kapıyı kitle Fatih hemen!"

Hızlıca ayağa kalktım ve kapıyı kilitledim. Aniden gök gürüldedi feci bir şekilde irkildim. Odamdaki gaz lambalarının hepsini yakıp Nisa'nın yatan bedenini izlemeye başladım ne kadar güzel ve masumdu. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim asla...

Ben ne kadar saat geçtiğini hatırlamasam da baya nöbet tutar gibi oturmuştum. Gök gürüldüyor, yağmur cama kırarcasına vuruyordu. O karanlık hava beni benden alıyor adeta bunalıyordum.

Jean bir türlü güneş doğmadı.

"Zaman geçmiyor değil mi?"

Maalesef dostum.

Ben Jean'la konuşurken birden koridordan gelen ayak seslerini işittim biri sendeleyerek yürüyor ve inliyordu. Ses yaklaştı... yaklaştı ve kapımda durdu hissettim. Ardından güm güm güm diyerek kapımı çalmaya başladı.

"F...Fatih yardım et!" bu ses Lucy'nindi birden öğürdü. Kapıyı hızlıca açtım ve sessizce içeri aldım. Üstü başı kan içindeydi.

Olamaz karnı yarılmış!

"Ne oldu sana?" dedim içimde derin bir panik vardı. Öğürdü

"Gerçek savaş şimdi başladı Fatih... Geliyor." Öğürmeye devam etti.

"Kim?" dedim

"O Fatih... o. Ona ait olanı senden alacak bittik biz..."

Bunu dedikten sonra hiç olmadığı kadar öğürdü ve etrafa kanlar sıçrattı ardından sendeleyerek yere düştü. Son sözleri ise

"Çok... çok üzgünüm koruyamadım sizi." Oldu.

Hepinizin bayramı mübarek olsun. Bölüm hakkında ki görüșlerinizi yorumlarda bekliyorum.

KașifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin