"Hey mankafa kaçını alabilirsin" dedi Jean. Adam elleri titrer bir şekilde
"Benden buraya kadar dostum."
"Ne?" diyebildi Jean fakat adam hızlıca ormanın derinlerine koşmaya başladı.
Haydutların biri gülmeye başladı.
"Sende kaç istersen."
Jean kılıcını adama doğru kaldırdı.
"O gülen koca kafanı kıçına sokmadan kaçmak olmaz."
"Bunlar boş sözler..." diyerek adamlarına saldırmasını söyledi. Yedi barbar aynı anda atağa geçti. Jean ilk gelen saldırıyı kolaylıkla savurdu, ikinciyi de hatta üçüncüyü de...
Dördüncü vuruşu yapan barbarın boğazına kılıcını geçirdi ve hızlıca çekerek savaşmaya devam etti.
İki dakika savunmada kaldı, açık aradı ve sonunda bir barbarı daha yığdı. Barbarlar yavaş yavaş öldüklerini anlayınca bir çember oluşturdular.
"Yolun sonu ahmak!" diye gürledi biri.
"Böyle olmamalıydı Fatih üzgünüm" dedi Jean
Bende üzülmeye başladım kurtar bizi bu delikten diyebildim.
"İmkansız."
Jean kılıcını bıraktı ve ellerini kaldırdı
"Durun lütfen!" diyebildi. Haydut gülerek
"Niye duralım toplamda dört arkadaşımızı öldürdün."
Jean kendinden emince
"Senin için çalışırım."
Haydut Jean'ın gözlerine bakarak "Gerek yok öldürün!" dedi.
"Seninle tanışmak güzeldi Fatih."
Keşke aynı şeyi bende senin için söyleyebilsem.
Birden "BAMM" diye bir ses duyuldu. Barbarlar sesin geldiği yöne bakınca liderlerinin yere yığıldığını gördüler kafasında ise derin bir boşluk vardı.
Bir "BAMM" sesi daha duyuldu ve çemberden bir adam daha eksildi. Bu sırada Jean krizi fırsata çevirerek kana bulanmış kılıcını aldı ve karşısındaki dikkatsiz barbarının böğrüne soktu. Çember artık yok olmuştu ve barbarların kalanı kaçarak uzaklaşmıştı.
"Tehlike bittiğine göre bedenini sana veriyorum Fatih"
Tamamdır.
Çalıdan üç ayak sesi duyuldu. Heyecanla kim olduklarını bekledim saniyeler sonra kendilerini gösterdiler bunlar Mücahit, Melisa ve Nisa'ydı. Hızlıca yanıma koştular Nisa hemen üstüme atladı, dengemi kaybederek yere düştüm.
"Seni çok özledim" dedi hiç aldırış etmeden.
Mücahit ise arkadan tok bir sesle
"Yaşıyor olmana sevindim."
"Bende" diye ekledi Melisa.
Senden bahsetmeli miyim Jean?
"Hiç fark etmez."
Peki.
Bir ağacın dibine dört arkadaş oturduk.
"Yine dördümüz bir aradayız." Dedim
Mücahit yine o kendine has tarzıyla
"Sen o kılıcı öyle kullanmayı nereden öğrendin?" dedi
"Meslek sırrı. Kıskandın mı yoksa?"
Birden bir ayak sesi duyduk
"Yalan söylüyor kılıcı kullanan o değildi."
Lanet kız
"Ha ha"
Karşımızda Lucy vardı. Mücahit hemen doğruldu ve silahını çekti.
"Sende kimsin?"
"O bana eşlik ediyor." Dedim bıkkın bir şekilde
"Sana yalancı dedi farkında mısın?"
"Doğruyu söylüyor. O kılıcı öylesine iyi kullanan ben değilim."
Hep bir ağızdan
"Sen kullanıyordun gördük."
"İşte o tam olarak öyle değil."
"İçinde Davut'un koruyucu IV. Jean var savaşan oydu" dedi Lucy
"Ne saçmalıyor bu kız?" dedi Mücahit
Olanı biteni her şeyi detaylı detaylı anlattım ve Hiddenburg yoluna devam ettik.
"Şehir göründü!" diye bağırdı Mücahit
"Kör değiliz." Dedim.
"Kör olmadığın doğru ama ahmaksın! Bende bu yüzden söylemiştim." Ardından güldü.
"Çok komik olmuşsun görmeyeli."
"Orman havası ciğerlerimi açtı."
"Keşke o hava beynini de açsaydı da bu kadar ölüme sebep olmasaydın." Dedim. Mücahit öfkeli bir şekilde yakamı tuttu
"Sen ne diyorsun bir daha söylesene!"
"Ne mi diyorum? O kaledeki insanlar senin yanlış stratejine kurban gitmedi mi?"
"Her türlü kaybedeceklerdi!"
"Kesin öyledir!" dedim ve ağzımda yumruğu hissetmem bir oldu. Ayağa doğruldum o sırada Nisa Mücahit'in önüne çıkarak
"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdı
"KES SESİNİ!" diyerek yana itti.
Ayağa doğrulduğum gibi üstüne koştum ve bir yumruk salladım fakat kendini geri atarak kolay bir blok yaptı sonrasında yumruğunu ters köşe yaparak mideme indirdi ve hız kesmeden yüzümü yumrukladı. Yere yığıldım
"Bir daha konuşurken kelimelerini dikkatli seçersin."
Jean burada sana ihtiyacım var.
"Öldüreyim mi onu?"
Hayır gerek yok canını acıtsan yeterli.
"Hay hay."
Jean bedenimi ele almasıyla ayağı kalkması bir oldu.
"Dayak yemek istiyorsun değil mi?" diye sormayı eksik etmedi
"Şuan dayak yiyen sensin farkında mısın?"
Jean sağ kroşesini öyle hızlı attı ki Mücahit bloklamasına rağmen kendini yerde buldu.
"Bu da ne?" diye inledi Mücahit. Melisa ise tam sevgilisini yanına koşacakken Lucy tuttu
"Bırak aralarında halletsinler."
Mücahit ayağa doğruldu ve bağırarak
"Seni bu sefer daha kötü döveceğim!"
Jean hiç konuşmadan ardı ardına yumruklarını savurdu. Mücahit ilklerde engellese de belli bir süreden sonra ellerinin acısı onu mahvetti ve gardını indirdi.
"Bamm" yumruk sağ gözüne indi ve yere mıhlandı.
Mücahit yerde gözünü tutar bir şekilde
"Jean denen kişi sensin değil mi?" dedi ve öksürdü
"Bunun bir önemi var mı?"
"Evet var pislik! Ne dövüşümüze karışıyorsun?"
Jean Mücahit'e yaklaştı ve yerde yatan yüzüne küçümseyici bir bakış attı
"Kendini çok üstün görüyorsun. Birilerinin sana gününü göstermesi lazımdı."
Lucy bu sefer araya girdi
"Eğer dövüşünüz bittiyse yola devam edelim."
Bölüm hakkında ki görüșlerinizi belirtirseniz sevinirim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kașif
Science FictionKaşif, kendine has anlatımıyla yazılmış Aşk, dostluk, macera, fantezi ve Bilim kurguyu içinde bulunduran bir hikayedir. Ünlü Tarihçi Fuat Kemerli dört öğrencisine bir parşömen hediye eder. Bu parşömeni kullanan dört kişi kendini geçmişte bulacağını...