Bölüm 8

122 29 3
                                    

Şelalenin suları yüzüme vuruyor ben ise hızlıca düşüyordum. Akan suya dokunmaya, tutunmaya çalıştım belki bir boşluk veya bir çıkıntı...

Biri elimi mi tuttu? Ve KARANLIK!

Yine mi karanlık?

Başımı dört bir yana çevirdim, etrafı süzdüm ve anladım ki o lanet rüyanın içindeyim. Elimle yarılmış karnımı elledim fakat zerre acı hissetmiyordum ama akan kan durmak bilmiyordu.

"Hey sen yine ne saçmalayacaksın?" diye bağırdım. Sesim dalgalar halinde karanlık yerde yayıldı.

"Sana her şeyin şimdi başlayacağını söylemeye geldim dostum."

"Öyle mi?" dedim buruk bir sesle

"Farkında mısın? Karnım yarıldı ÖLÜYORUM BEN!"

"Ölmeyeceksin en azından şimdilik..." diyerek arkasına döndü ve uzaklaştı.

Gözlerimi açar açmaz bir çığlık attım. Sancılar beni bitirmek üzereydi, elimdeki kurumuş kana baktım

Ah ne güzel!

Sonrasında doğrularak karnımı yokladım. YARA KAPANMIŞTI.

Bu gerçek olabilir mi yoksa öldüm mü?

"Her şey gerçek" dedi bir ses. Göz bebeklerim büyüdü, biri az önce içimi mi okudu yoksa ben dıştan mı söylemiştim. Hemen ayaklarımın üzerine doğruldum, karanlıktan gelen kişiyi görmeye tanımaya çalıştım.

"Rüyada mıyım yine?" diyebildim. Adam biraz daha yaklaştı

"Her şey gerçek"

Adam yine yaklaştı YAKLAŞTI YAKLAŞTI ve durdu. Kapüşonunu indirdi.

Bu gerçek olamaz!

"Fuat hocam s..siz"

"Otur yerine evlat."

Yavaşça oturdum.

"Biliyorum şaşkınsın ama dinlenmelisin."

Duymamış bir edayla

"Sizin burada ne işiniz var?"

"Uzun hikaye evlat."

"Her şeyi bilmek istiyorum." Ah sancılar şiddetlenmeye başladı. Gözlerim bulanıklaştı, gücüm tükendi sanırım bayılıyorum.

Buraya nasıl geldim. Yine mi rüya en son şelale içinde bir mağarada değil miydim? NELER OLUYOR?

Koşmaya başladım ormanlık alanda hiç durmadan.

Bit lütfen, geri dönmek istiyorum...

"Fatih!"

Bu ses Nisa'nındı evet Nisanın.

"Fatih"

"Fatih"

Bunlar MELİSA VE MÜCAHİT. Neler oluyor?

Koşmayı bıraktım ve arkamda hemen üç kişi belirdi, bunlar dostlarımdı.

Sevinmeli miyim?

"Henüz çok erken." Dedi Mücahit.

İçimi mi okuyor yine mi?

"Burası hayal alemi şapşal."

"Niye buradasınız?" diyebildim.

"Hayatta kalmanı söylemek için NE OLURSA OL SAKIN ÖLME!" ve KARANLIK!.

"Sonunda uyandın evlat."

Bu ses Fuat Hocanındı, gözlerimi hafif hafif araladım ve diklendim.

"Hocam ne zamandır uyuyorum?" dedim uykulu ve sersem bir şekilde.

"Herhalde bir hafta olmuştur."

"NE?"

"Sakin ol şaşırılacak bir şey yok."

"Bundan pek emin değilim."

Fuat Hoca elini omzuma koydu

"Zor şeyler yaşadın, fedakarlıklar yaptın biliyorum fakat zaten seni hayatta tutmamın nedeni fedakar olman."

"Hocam bunlar ne demek?"

"Bizi de, burayı da kurtaracak kişi fedakar olmak zorundaydı. Dört kişi gönderildiniz. Mücahit, Melisa, Nisa ve sen. Hepinizin farklı özellikleri vardı. Biriniz lider ve korkusuz, diğeri korkak ama sadık, bir diğeri kendi çıkarlarını önde tutan ve sen FEDAKAR."

"Bunların ne anlama geldiğini cidden anlamıyorum" diyebildim.

Çıkarcı derken kimi kastediyor?

"Ne demek istediğimi zamanı gelince anlayacaksın. Şuan tek bilmen gereken seçilen sensin."

Cebinden hızlıca bir mühür çıkardı.

Davut yıldızı mı bu?

Kan kırmızısı bir Davut yıldızı vardı.

"Bunu Mücahit'te kullanacağıma emindim.

"Kullanacağım derken?"

Aniden mührü kaldırdı. Birden donakaldım kıpırdayamıyordum. Kafama yaklaştırdı

"Hey hocam durun ne yapıyorsunuz!"

"Yapmam gerekeni."

"Şlapp"

Mührü kafama bastı. Davut yıldızı alnımın tam ortasındaydı. Ani bir erime hissi ardından sancılar

"İçim dışıma çıkacak ne yaptın bana?"

Birden kusmaya başladım, içimi ateşler sardı, kızarıyordum, kızarıyordum

Ölüyor muyum?

Hayır.

"Uyu hadi." Dedi hocam tok bir sesle.

Gözlerimi açtığımda yine ormanlıktaydım fakat fazla gerçekti her şey. Rüya olmadığını anladım ve kavak ağacına yaslanmış başımı kaldırdım. Yanımda kocaman bir çanta ve büyük bir kılıç vardı. Çantayı açtım içinde iç çamaşırları, konserveler, ilk yardım eşyaları, ağrı kesiciler ve içecekler vardı.

O da ne?

Bir kağıt parçası vardı. Hemen açtım

Sevgili öğrencim Fatih'e

Biliyorum her şey çok ani oldu fakat bilirsin hayatta çok ani gelişiyor. Sana kötülük yaptığımı düşünüyorsan diye bu notu yanına koymayı düşündüm. Mühür seni her şeyden koruyacak bunu zamanla anlayacaksın. Tüm cevapları bulmak istiyorsan bir şekilde Hiddenburg'a gel seni bekliyor olacağım.

Not: Mührün yan etkilerini biraz yaşayacaksın şimdiden kusura bakma.

Not2: Mührün gücü hakkında sana bir şey söylemeyeceğim çünkü kendin keşfettiğinde "Vayy be" diyeceksin.

Not3: Arkadaşların güvendeler en azından şimdilik.

Kağıdı katladım cebime koydum ardından çantamı sırtıma geçirdim.

Her şey güzelde tek başıma bu şehri nasıl bulacağım?

"Tek başına değilsin ki" dedi bir ses. Bu ses içimden gelmişti. İçime mikrofon mu yerleştirmişlerdi diye düşünmeye başladım.

Sen kimsin? Diye sordum içimden geçirerek sonuçta aldığım ses tam kalbimden geliyordu.

"Ben senim."

Espri yapmayı kes! Mikrofon mu koydunuz içime bu ne ya?

"Peki. Ben gücünü Davut'tan alan IV Jean. Sanırım birbirimize mühürlendik."

Sana espri yapmanı kesmeni söylemiştim!

"Bunlar gerçekler dostum. Ben sana bahşedilen mührün gücüyüm."

NOT: Evet bir bölümün daha sonuna geldik hikayemiz yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor sizce bir sonraki bölümde ne olacak?  yorumlarınızı bekliyorum

KașifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin