Nisa ile uzun konuşmamızdan sonra sofraya geçtik yemeklerimizi yedik. Odama geçtim ve kendimi yer yatağıma attım.
"Bugün çok havalıydınız Fatih Bey" dedi içimdeki ses yani Jean
Öyle mi?
"Yani. Açıkçası senle ilk tanıştığımızda yanlış kişi olduğunu düşünmüştüm."
Kırıcı oluyorsun.
"Gerçekler çok acı ama ilk tanıştığımız da zavallının tekiydin."
Hala öyle olabilirim.
"Öyle olmadığını biliyorum. Çok hızlı gelişiyorsun..."
Hislerim de öyle söylüyor.
"Fatih sana birkaç şey söyleyeceğim ama aramızda kalsın olur mu?"
Seni dinliyorum.
"Kaşif olarak seçilmenin en büyük nedeni..."
Fedakar olmak bunu biliyorum.
"Doğru fedakar olman şart fakat en önemlisi İdealist olman."
İdealist demek.
"Evet."
Bir şey sormak istiyorum.
"Çekinme sor."
Bana kaşif diyorsun...
"Evet"
Fakat ben bir şey bulduğumu veya keşfettiğimi hatırlamıyorum.
"Bu konu hakkında çok konuşamam ama birkaç cümle kurabilirim."
Lütfen...
"Kaşif dört cismi, fedakarlığı ve idealleri çerçevesinde birleştiren kişiye denir dostum."
Bu ne demek?
"Bunların cevabını yakında öğreneceksin dostum. Şimdi ben yatıyorum sende yat hadi görüşürüz."
Derin düşünceler içerisinde gözlerim kapandı ve kendimi tatlı uykuya teslim ettim.
Sabah olduğunda hepimiz yuvarlak bir masanın etrafında oturduk, yemeklerimizi yedik, fikirlerimizi belirttik. Lucy son lokmasını yedi, suyunu içti ve hızlı bir şekilde bardağı masaya çarptı.
"Evet gençler bugün sizin içinde benim içinde büyük bir gün."
Mücahit alaycı bir tavırla
"Günün anlamı ve önemini anlat bakalım."
"Hay hay" dedi ardından
"Bugün gerçek savaşın ilk kıvılcımlarını birlikte atacağız. Hazırlanın çıkıyoruz..."
Lucy bunu dedikten sonra hepimiz ne olduğunu sorsak da hiç cevap vermedi sadece beklememizi, sabretmemizi söyledi. Fakirliğin, yozlaşmanın, acının bütünleştiği yıkık sokaklardan geçtik. İnsanlık tarihinin kısa özeti aslında buydu. Savaş hep kötüydü, her zaman kötü kalacaktı yıkım getirecek, insanlara ayrılıklar yaşatacaktı en ironik yanı ise bu savaşın henüz kazananı olmamasıydı.
Devam ettik. Biz adımlarımızı attıkça savaşın enkazını arkamızda bıraktık, yoksullukta azalmıştı sanki. Anladığım kadarıyla azda olsa zenginlerin mesken tuttuğu bir çevreden geçiyorduk. Hiçbirimiz tek bir kelime bile konuşmadı sadece gözümüz Lucy'deydi. Otuz dakika yürüdük hem de soluksuz bir şekilde. Lucy bize döndü ve terlemiş alnını sildi ardından parmağıyla karşımızda duran koca saray veya hükümet konağını gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kașif
Science FictionKaşif, kendine has anlatımıyla yazılmış Aşk, dostluk, macera, fantezi ve Bilim kurguyu içinde bulunduran bir hikayedir. Ünlü Tarihçi Fuat Kemerli dört öğrencisine bir parşömen hediye eder. Bu parşömeni kullanan dört kişi kendini geçmişte bulacağını...