13.Bölüm - Kıyametin Sesi

496 35 0
                                    

"Kurtlar 

da 

korkar."

Herkes en az bir kez 'Üç dilek hakkın olsa ne dilerdin ?' sorusuyla karşılaşmıştır. Kimisi sevdiği şeylerin çoğalmasını , kimisi sonsuza kadar yaşamayı ve bunun gibi şeyler isteyeceğini söylemiştir. Hatırlıyorum lise zamanında kantinde otururken yan masamızda bu konu geçmişti. İlginç bir şekilde Bade bunu beğenmiş ve soruyu bize yöneltmişti. Cevaplar verilmiş sonra bakışlar bana dönmüştü ben ise eğer böyle bir hakkım olsaydı onu kullanmazdım demiştim. Cevabımı beğenmemişlerdi ama yanımda oturan okyanus sebebini anlamış ve bakışlarını yere dikip hafifçe gülümsemişti. Ben o cevabı verdiğimde lisede değilmiş de şu an ki yaşımdaymışım gibi konuşmuştum. Ama Rüzgar'ın dudaklarında ki o hafif gülümseme o an ki ve şu an ki halimi tanıdığını belli edercesine yeşermişti. Lise çağında ki bir çocuk hayatına giren kız arkadaşıyla bir yılını doldurmuşken onu bu kadar iyi tanıyabilir miydi ? Daha kız bilmezken ? O zamanlar bunun cevabı hayırdı. Ama Rüzgar ile ikinci yılımız bittiğinde ve ben aniden büyüdüğümde anlamıştım ki o sorunun cevabı sadece evetti.

Kabusum olan ve ne yaparsam yapayım kurtulamadığım yükümden o elimi tutmaya başladığında kurtulmuştum. Ama bunun farkındalığı da ikinci yılımız bittiğinde aniden gelmişti. Şaşkınlıkla kalakalmıştım. Kaldırımda öylece dikilirken karşımdan gelen Rüzgar yüz ifademi fark edince gülümsemesi korkuya yerini bırakmış ve yanıma koşmuş elleriyle her zaman yaptığı hareketi yapıp yanaklarımı avcuna hapsetmişti. Ve o gün Rüzgar beni ilk kez ağlarken görmüştü. Bende ilk kez kendimi mutluluktan ağlarken bulmuştum. Ona sıkıca sarılıp arka arkaya teşekkür etmiştim. Açıklama yapmama gerek kalmadan yine anlamıştı. O her zaman anlamıştı. Ama ben onu bu yüzden sevmiyordum. Rüzgar'ı Rüzgar olduğu için seviyordum. Devamı ise Rabbimin bana hediyesiydi.

Çenemi omzuna sürtüp başımı boynuna sakladım. Kollarım beline sarılmış bırakmaya niyetim yoktu. Bir elini enseme koymuş diğerini bedenime dolamış çok yavaş hareketlerle kolumu okşuyordu. Göz yaşlarım kurumuş , kaybolmuştu. Ben ağladım diye kızaran gözleri de yavaş yavaş yok olmuştu. O zaten göz yaşlarıma hiç dayanamazdı. İçi gider hemen okyanusları kırmızıya boğulurdu. Sevilmek güzel şeydi "Daha iyi misin güzelim ?" koca dünyada bir ben varmışım gibi sevilmek çok güzel bir şeydi. Başımı boynundan çekmeden "Hıhı" sesim boğuk çıkmıştı. "Güzelim , yüzüne bakabilir miyim ?"kısık sesi lütfen dercesine çıkmıştı. Dayanamazdım , direnmedim. Yüzümü görebilmesi için geri çekildim. "Böyle daha iyi." dedi hafif çekingen çıkmıştı sesi. "Sorun değil ,"dedim elimi yanağına koyup "Benim senden farkım yok." Yine de gözlerinde o çekingenlik varlığını korudu. "Olsun...genzine kan kokusu dolsun istemiyorum."

"O zaman sende benden uzaklaş , barut kokuyorum." Sessizce gülüp burnunu burnuma sürttü. "Benim senden farkım yok." Hafif koluna vurdum. "Gerçekten şapşalsın." Geri çekilmeyeceğini bildiği için ben hareketlendim. Öne kayınca uzaklaştı. Rüzgar kimse olmasa da önümde durdu. Elbisemi düzeltip ayağa kalktığımda yan durup elini uzattı. Hiç bekletmeden parmaklarımızı kilitledim. "Sana en sevdiğim pastayı ısmarlayacağım çok şanslısın."

Kara Kutu SuskunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin