14.Bölüm - Çok Sevdim

489 32 0
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Gözleri şarkı söylüyor. 

Sadece ben duyuyorum."

Çok düşünmek hastalıktır. Sonunda ölen duygulardır. Güzel şeyler zamanla olur bir an da yok olur. Bunun gibi duygularda anlıktı. Var ve yok. Buradasın ama değilsin...Bir gülümseme seni unuttuğun bir daha bakmak istemediğin eski kitaplarla dolu rafın önüne atabilir. Bir göz yaşı değer vermediğini sandığın birine aslında fazlasıyla değer verdiğini gösterebilir. Elinde ki kanları umursamayıp yaşamaya devam ederken duyduğun kurşun sesiyle arkanı dönmene ve yerde yatan bedene gördüğünde kanlı ellerin titremeye gözlerin bulanıklaşmaya başlayabilir. Duymadığın bir daha duymak istemedin ses sana tekrardan fısıldamaya başladığında aslında sadece fotoğraflarda kalan gülümsemeni takınabilirdin.

Aynı anda tüm cephelerde savaşıp aslında bütün savaşların çıkma sebebi olduğunu öğrenmek kadar sarsıcıydı , gözlerde benim için beliren acıma ifadesi. Acımalarını istemiyordum bana kimse acıyamazdı. Ben güçsüz değildim. O an nefesimi kesiyor öfkeyle dolmama neden oluyordu. Bunca sene verdiğim çaba bir anda tuzla buz olmuştu. Tek hissettiğim buydu. Dinlenmeyi unutmuş bir kadına acıma ifadesiyle bakılmazdı. Bakılmamalıydı. Suda yaşam süren bir kadını tek bir ifadeyle lavların ortasına atmışlardı. Sessizlikte de insanlar konuşurdu ve genelde konuştukları zamandan daha çok can yakarlardı. Dört bir yanımı saran lavlardan kurtulamayacaktım. Bu yüzden yere oturmayı tercih ettim. Lavın bana değmesini bekleyecektim. Ama suya zarar veremezdi. Bedenime değdiğinde ikimizde yok olacaktık. Kaybetmeyecektim onu da yok edeceksem bu kaybetmek değildi. Bekledim , bekledim ve bekledim ama lav bana değmedi. Kollarımı bacaklarıma sardım ve lavın aktığı yönü önüne çıkanları yok edişini izledim.

Üzerimde ki kan lekeleri suyla akıp giderken başımı arkamda ki duvara yasladım. Kendime geldiğimde elime dikiş atılmış ve sarılmıştı. Hastanede hastaya dikiş atsaydım sudan uzak durmasını söylerdim duş alacaksa da o bölgeye su değmemesini ama kendime geldiğim an üzerimdekilerden kurtulup duşa girmiştim. Doktor olduğum doğruydu ama kendi sağlığımı düşünmek konusunda fazla eksiktim. Rüzgar'a kadar. Anlık yaptığım eylemlerden yara iyileşip kaybolsa bile hiç gitmemiş gibi pişmanlık duyuyordum. Fiziksel acıyı tercih etmem hataydı. Rüzgar elini yere ve masaya vurduğunda kemiklerim kırılmıştı. Onun canını nasıl yaktığımı düşünmemiştim. Aylardır ben kendimi hiç düşünmemiştim. Varım yoğum kardeşlerimin sağlığı ve güvenliği olmuştu. Acı çektiğimi , kafamın karıştığını hissettiğimde fiziki acıya başvurmuştum. Ama artık bu düzeni eskisi gibi değiştirmem gerekiyordu. Rüzgar hiç gitmemiş gibi kendimi de düşünmem gerekiyordu. Bedenime gelen her hasar onu yakıp yıkacaktı. Bedenimde ki yaraları görünce yeterince yıkılacak olan ruhuna yeni darbeler atmamalıydım.

Sürekli aynı şeyler göz devirdiğini hissettim Bunu daha kaç kez düşüneceksin Ömür ? Tekrar butonun açık mı kaldı ? Sertçe akan suyu kapattım. "Kes sesini ," Saat on ikiyi geçmiş olmalıydı. Yeni gün ve yeni baş ağrıları. Duşakabinin kapısını iki yana açıp elime dikkat ederim havluyu bedenime doladım. Baş havlusuyla saçımı sarıp aynaya baktım. Sol göğsümün üzerinde ki iz bana göz kırptı. "Dedin ya hep aynı şeyleri düşünüyorsun diye...Bu izler benim bedenimde ama onu yakıp kavuracak. Okyanusu yakacağım...Evet bu yüzden tekrar butonu açık kaldı." Arkamı dönüp banyodan çıktım. Yatağın üzerine bıraktığım kıyafetleri üzerime geçirdim. Komodinin üzerinde ki pansuman malzemelerini alıp dikkatlice kremi sürdüm ve gazlı bezle sardım. Malzemeleri yerine geri götürme işini daha sonraya bırakıp beni kendine çeken soğuk havaya ilerledim. Balkon kapısını açtım. Attığım ilk adımla soğuk zemin elektirik misali hücrelerimin birbirine çarpmasına sebep oldu. Yürüyüp balkon takımının tekli ama benim gibi iki kişinin yan yana oturabileceği koltuğa ilerleyip oturdum. Bacaklarımı kendime çekip kollarımı etrafına doladım. Islak saçlarıma havlu sarılıydı ama donduklarını hissettim. Hasta olmak istemiyordum Rüzgar üzülürdü ama soğuk hava bana iyi gelecekti. Bu yüzden sadece beş dakika dedim. Beş dakika sonra yatağa gidip yorganın altına girecektim. Sabaha kadar güç toplamam gerekiyordu. Güneş doğduğunda üsse gidecektim. Kardeşlerimle yüzleşecektim. Belki de abimle de konuşurdum. Ya da birilerini vururdum. Rüzgar , Fyodor'un peşine düşecekti onu bulup işkence de edebilirdim. Neyse...daha güneşin doğmasına vardı.

Kara Kutu SuskunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin