"Fark
ettin mi ? "
Devlet veya ulus içerisindeki rakip siyasal güçler arasında gerçekleşen, açık ve ilan edilmiş silahlı çatışmaları ifade etmek savaş kelimesinin internetteki tanımıydı. Ama savaşlar artık silahlarla olmuyordu. Silahlar oyuncak gibi kullanılıyor bu oyuncaklar can alıyordu doğru ama savaşlar artık zekayla oluyordu. Gizli saklı ittifaklarla bazen ise kameraların önünde el sıkışarak destek toplanıyordu. Kendi zekana ortak gördüğünden değil senin zekana yaklaşanlarla veya aynı yolda olduğundan. Fakat savaşlar her dağim vardı ve var olmaya da devam edecekti. Kazanan ve kaybeden olacak kaybedenler tekrar deneyecekti. Tıpkı bizim gibi. Kazanan olmak sorumluluk isterdi ve kazanmak için bir çok şeyden vazgeçmen gerekirdi.
Ruhundan , kendinden , sevdiğinden ve seveceklerinden.
Öyle bir vazgeçecektin ki o duyguları sana söylediklerinde anlamsızca bakacaktın. Tıpkı benim gibi.
Bu benim için çok zordu. Dışarıda verdiğim savaş içimde de başlamıştı. Gerçi zaten vardı. Şimdi ise daha da hararetlenmiş dağıtılan kartlar acımasızca masaya vurulmaya başlamıştı. İttifak kurmak istememiştim o yüzden kimsenin yanıma oturmasına izin vermemiştim. Karanlık bir odanın ortasında bir masa vardı. Bir başında ben diğer başında da ben oturuyordum. Elimde ki kartlar bitmeye başladığında karşımda ki yansımam kıkırdayarak elinde ki kartları gösteriyordu. Bu oyunda kartı biten değil kartları arttıran kazanıyordu. Yardım istememiştim isteseydim arkamı dönüp yüzlerine ışık vurmasa ve masaya oturmasa da kardeşlerim vardı. Sonra...yanıma bir sandalye koyulmuştu. Yardım istemedim demek için döndüğümde gözleri gözlerime değmiş elini uzatmıştı. Artık masanın ışığı ikimizi ve karşımda ki yansımamı aydınlatıyordu.
Bana sormadan masama oturmuştu tuhaf olan ise bana sormadan oturduğu için mahcupça bakıyordu.
Bu yeni bir şeydi. Masama izinsiz oturanları kaldırmak için ayrı çaba sarf ederdim şimdi bu gözlerin bana bakışı elimi ayağımı birbirine dolamıştı. Kalk dersem kalkacak hatta bunu düşünsem bile sandalyesini alıp kardeşlerimin yanında hemen arkamda tetikte bekleyecek gibiydi. Git demedim , düşünmedim bile o da tebessüm edip kendi kartlarını bana uzattı. Ölüm koluna girmem için yansımamın arkasında silik silik göz kırparken o buna izin vermemeye niyetliydi. Bedel ödeyecektim bu kaçınılmazdı ama o yanıma oturduğunda bedelin o olmaması için dua etmeye başlamıştım. Bütün kötülüklere karşı o ve ben gibiydik konuşmadan anlattıklarımdı. Onunla uzun zaman sonra geçirdiğimiz bir gün çölde susuz kalmış birine su kaynağını göstermek gibiydi. Ve bu karşımda oturan yansımamı fazlasıyla öfkelendirmişti. Çünkü ona göre bu duygular sadece güçsüzlüktü. Güçlü durmak ve kendinden olmak arasında ince bir çizgi vardı ve ben o çizgiyi geçmiştim daha sonra ise nazikçe geri çekilmiştim.
Sağımda beni öldürmek isteyen solumda ruhumu ezip geçmek isteyen bir savaş vardı ve bu savaşlar yeni başlamıyordu. Kendime sormadığım , silip attıklarımın bana sormasına ve beni iyileştirmesine , belki de bir zaman diliminde benim yerime konuşmasına izin vermiştim. Rüzgar Kor'u bir kez daha kabul etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu Suskunlar
Ficção AdolescenteSu , ateşi sevmişti. Ateş su için kendini yakmış geriye kor kalmıştı. Su donmuş buz olmuştu. Buzu eline alanlar onu tutamamış yere atmıştı. Buz kırılmış ve darbe almıştı. Kor görmüştü veya görecekti. Okyanus yanmaya başlayacaktı. Ve ateş olan a...