'Bir
nefes uzağı
Bir
gülüş tuzağı...'Yirmi sekiz yıldır koşuyor , kovalıyor , gülüyor , dinliyor buna da yaşamak diyordum. Çok şey sığdırmıştım. Bilgisayarlarda ki harici diskler gibi başımın içinde taşıdığım organ anıları kaydetmişti. Ve o anılarda kesinlikle nefret ettiğim iki şey vardı. Biri alkoldü. İçmez çevremdekilere de içirmezdim. Ama başımdan enseme vuran ağrı geceden kalma gibi hissettiriyordu. Yastıkta başımı çevirdiğimde ıslanan yanağım ve kabarık olduğunu hissettiğim saçlarım duş alıp yatağa girdiğimin kanıtıydı ama dün yaptıklarımı yokladığım da bu anıya ulaşamadım. Birinin zihnimi silecek hali olmadığı ve nemli olan saçlarım 'duş aldın işte ' diye bağırınca diken gibi batan gözlerimi araladım.
Gardırobun kapağın da ki aynadan kendime baktım. Bakmasam daha mı iyiydi bilmesem de diğer tarafa döndüm. Eve gitmemiştim bir süre de gitmeyecektim. Afra ve Aren'e ama en çok da kendime müsaade ediyordum. Ellerimden destek alıp yatakta dikleştim. Üzerinden zaman geçse de iyileşmeye fırsat bulmayan elime baktım. Sargı bezi yoktu kahverengine dönenen ve sararan dikişler açıktaydı. Gözlerimi kapattım açtım ve daha dikkatli baktım. Dikiş yoktu. Başımı arkama yasladım. "Ne içtim ben ?" zihnimde ufak ve derinden bir kıkırtı duyuldu. Alkol içmediğime emindim ama dikişlerimi aldığım anı hatırlamıyordum.
Odaya daha dikkatli baktığım da balkon sehpasında ilk yardım çantasını ve sehpanın üzerinde duran portegü , makas , penseti gördüm. Dikişlere girişip sökmediğim ve gayet usturuplu bir şekilde aldığım için memnun olmuştum. Elimi yavaşça açıp kapattım. Deri kasılsa da yavaş yavaş kendine geleceğini biliyordum. Ağrıyan bedenimi zar zor ayağa kalkmaya ikna edip yere bastım. Telefonum görünür de yoktu. Bilekliği kontrol ettiğim de gayet sağlam ve ışıksız bir şekilde bileğimdeydi. Suskunlardan ses yoktu. Her şey yolundaydı , yol kaldıysa.
Aynanın karşısına geçip üzerime baktım. Kalçamın biraz altın da biten t-şort Rüzgar'a ait değildi. Derin nefes aldım. Ağrıyan ayaklarımı önce banyoya daha sonra da odadan çıkmaya zorladım. Tahmin ettiğim gibi telefonumda lavabodaydı. Hole çıktığım da sessizlik karşıladı. Evde benden başkası yoktu. Yavaşça merdivenleri indim. Yavaştım çünkü ayaklarımın altı gerçekten ağrıyordu. Sanki saatlerce yürümüş gibiydim. Vücudum tepki veriyordu , hakkıydı da. Her şeye dayanmıştı ama son darbe...bırak da dinleneyim diyordu. Bu sefer ona istediğini verecektim. Bu sefer kendimi düşünecektim bir kaç saatliğine.
Merdivenler bittiğin de sağ tarafımda hol sol tarafımda salon kalıyordu. Hol de bir lavabo sonunda ise iki küçük oda vardı. Çamaşır ve ütü odası olarak kullanılıyordu en azından burayı en son gördüğüm de olan buydu. Değişmeyeceğine emin olduğum tek yere mutfağa ilerledim. Göze batmayan aksine hoş bir hava katan yeşil ve siyahın uyumunun hakim olduğu mutfağı ben döşemiştim. Yeşili seçme sebebim ortadaydı. Tek mavi gözlü ben olabilirdim. İnatlarına yeşil ağırlıklı yaptırmıştım. Salona da yeşil ağırlıklı mobilyalar almıştım ve o kadar güzel bir tondu ki asla göze batıyor aksine rahatladım eve güzel bir hava katıyordu. Ve bunu fark ettiğimde planımın ters teptiğini fark etmiş huysuz bir çocuk gibi özel olarak cırtlak yeşil sehpa yaptırıp salonun ortasına koydurmuştum. Ama onlar bunu görünce gülmüş hatta kahkaha atıp benim çocuk halimi şirin bulmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu Suskunlar
Ficção AdolescenteSu , ateşi sevmişti. Ateş su için kendini yakmış geriye kor kalmıştı. Su donmuş buz olmuştu. Buzu eline alanlar onu tutamamış yere atmıştı. Buz kırılmış ve darbe almıştı. Kor görmüştü veya görecekti. Okyanus yanmaya başlayacaktı. Ve ateş olan a...